Sayfalar

20 Eylül 2013 Cuma

Temel İç Güdü



Sezgileri güçlü insanlara hep hayrank duymuşumdur. Bu insanlarla karşılaştığımda altıncı hislerini mucizevi bir ozellik olarak rür, kendi altıncı hissimin sıfır olduğundan şikayet ederim. 


Geçenlerde elime geçen bir kitap, güclü sezgilerin mucizevi bir özellik olduğuna dair inancımı değistirdi. Karen Salmansohn’a ait olan bu kitabın İngilizce başlığı “Gut”.  Bizim için tam karşılığı “içimizden gelen bir ses, içimize doğan duygu” ve sezginin karışımı


Detaylara girmeden önce, elle tutulamaz, gözle görülemez sezgi kelimesinin tam olarak ne anlama geldigini anlamakta yarar var. 


Sezgi:  içten gelerek kavrayabilme, tanıyıp bilme yeteneği. Bir şeyi bilinçli bir şekilde düşünmeden, sebep sonuç ilişkisine bakmadan doğrudan, aniden kavrama.


Salmansohn’ın kitabina göre akıllı insan ve bilgili insan arasındaki en büyük fark, akıllı insanın bilgi toplamanın yanısıra sezgilerini de devreye sokması.  Yazara göre, sezgi her insanda mevcut olan, geliştirilip, güçlendirilebilir bir özellik. Kitap böyle başlayınca, elbette benim ilgimi çekti. Sezgilerine güvenmeyi kim istemez? Altıncı hissim derinlere gömülmüş, onu kurtarıp, gün ışığına çıkarmamı bekliyor anlaşılan.


Sezgilerin iş başarısında çok önemli bir etken olduğunun farkındayım. Tanıdığım iyi liderlerin hepsinde var bu özellik.  Bunun birkaç sebebi var:  1. Çok hızlı kararlar alınan çağımızda sezgilerimize güvenmek şart. 2. Bilgi kalabalığı o kadar arttı ki, sezgilerimiz doğru bilgiye odaklanmamızı kolaylaştırıyor.


Araştırmalarıma göre, rasyonel bilgi beynin sol yarımküresinde oluşur. Sezgisel bilgi işe, ani algılamaların yer aldığı sağ yarımkürede oluşur. Yani sadece bilgili değil, akıllı bir insan olmaya çalışıyorsak, beynimizin iki yarım küresini de çalıştırmamız gerekiyor. Benim de bu  saatten sonra altıncı hissimi geliştirmem mümkün görünüyor. Sağ yarımküre işbaşına. Peki bunu nasıl yapabiliriz?


Hemen basladığım kitaba geri dönelim. Altıncı hissimin bir anda içime doğmayacağını elbette tahmin ediyordum. Şöyle bir iki haftaya birşeyler olmasını gizliden ummuyor da değildim. Okuduğum kitap tam 50 alıştırma öneriyor. Bunların en kolay uygulanabilir olanlarını sizlerle paylasıyorum;


#1 Sabah kalkınca  rahatsız edilmeyeceğiniz, sessiz bir yer bulun.  Bütün fiziksel varlığınızın, ellerinizin, cildinizin, ayaklarınızın farkına varın. Ve bu meditasyondan sonra bilinçaltınızın size ne söylediğini dikkatlice dinleyin. Bu alıstırmayı sizler için yazdim. Benimkiler gibi çılgınlarla yaşıyorsanız bilinçaltınız evde sizinle konuşmaya pek fırsat bulamayabilir. Size iyi şanslar.
 

#2. Yanlız kalabileceğiniz bir ortam bulun. Karar almanız ya da yeni fikirler üretmeniz gereken proje hakkındaki düşüncelerinizi sesli olarak söyleyin. Daha sonra kendinize arka arakaya sorular sorun. 


#3. Tahmin etme oyunu: Sezgilerinizin çok güçlü olduğu varsayın. Patronunuz yarın ne renk kravat takacak, kim telefonunuzu çaldırıyor, öğle yemeğinde tavuk mu çıkacak vs. Altıncı hissinizi uyandırmanın iyi bir yolu deneme yanılma ile tahminlerde bulunmak olabilir.


#4 Hayatınızda yeni bir evlilik, yeni bir bebek, yeni ev ya da araba sahibi olmak gibi önemli bir olay geçtiyse, önemli kararlar vermek icin acele etmeyin. Bu olayların sonucunda  yaşadığınız duygu yüklemesi, karar verirken sezgilerinizi dinlemenizi engelleyecektir. 
 

#5 Kendinizi başkasının yerine koyun: İster en sevdiğiniz dizinin kahramanı, ister babanız ya da en sevdiğiniz yazar olsun, hayran olduğunuz kişi içinde bulunduğunuz durumda ne yapardı? Bazen doğru kararlar almak için başkası gibi davranmamız gerekli olabilir. Eğer hayran olduğunuz bu kişinin sizin kararınızı hiç doğru bulmayacağını düşünüyorsanız, aman dikkat. Büyük olasılıkla yanlış bir karar almak üzeresiniz.


#6. Kendi yolunuzdan çekilin. Eğer bir konuda çözüm bulmakta çok zorlanıyorsanız, bir süre o konuyu düsünmeyin. Onun yerine, kitap okuyun, biraz kestirin, banyo yapın ya da dolasmaya cıkın. Çözümün size gelmesini bekleyin. Siz aradan çıkınca, hiç beklemediğiniz bir anda bilinç altınız size çözümü yollayacaktır.


#7. Güzel ve güneşli bir günse, biraz gökyüzüne bakın. Araştırmacılara göre, mavi renk size rahatlatacak, ve havada yüzen bulutlar kendiniz hafif hissettirip, bilinç altınızı sınırsız fırsatlara açacak. Eğer yağmurlu ya da kapalı bir günse, mavi renkler giyip, pencerelerden uzak durun. 


#8 Araştırmacılar göre, lavanta kokusu rahatlatma ve enerji dengelemeye birebir geliyormuş. Masanıza lavanta kokulu bir mum yerleştirmeye ne dersiniz?


#9 Odanızdaki bütün ışıkları kapatın.  Görme duyunuzu kapattığınız zaman, diğer duyularınız ve bilnçaltına daha fazla enerji kalacaktır. Bazen ışiğı görmek için karanlıkta kalmak yeterlidir. Umarım benim gibi karanlıktan korkan birisi değilsinizdir.


#10. Doğada dolaşmaya çıkın, ağaçlarla, çiçeklerle, çimen ve çayırla zaman geçirin. Psikologlara gore, doğada zaman geçirmek, ilkel içgüdülerinizi harekete geçireçektir. Betonlasmış şehirlerimizden birinde yaşıyorsanız, en azından bir parka gidip nefes alabilirsiniz.


# 11 Düşuncelerinizdeki kalabalığı sanki üzeri yazı dolu bir kara tahtayı siler gibi sildiğinizi gözünüzün önüne getirin. Tahtada önemli bir kaç düşünce kaldı mı? Büyük olasılıkla bilmeniz gereken bir kelime ya da cümle?


#12. Giysi dolabınızı açın ve uzun zamandır giymediğiniz üç giysiyi çıkarıp, bir ihtiyacı olana verin. Bu hem dolabınızın biraz rahatlamasına yarıyor, hem de bilinç altinıza eski ve ise yaramaz düsüncelerden kurtulması için sinyal veriyor.


Sanırım bütün bu değişik alıstırmaların yanısıra, sezgilerimize güvenmek gerekiyor. Sezgilerimize veni zedelemeyelim . Korku ve endişelerimiz, kendimize güvensizlik, stress ve biraz da kararları başkalarına bırakmak alıskanlıklarımız bize iyi gelmez. Keşke içimden gelen sesi dinleseydim diyeceğimize, bir de bu sese kulak verelim bakalım ne olacak. Tabi ki, sezgilerimizi hiç anlamadığimız konularda kullanmamak da yarar var. Ağlayan çocuğu susturmakta hiç çocuğu olmamış birinin mi, iki çocuk annesinin mi sezgileri daha kuvvetli olur?

18 Eylül 2013 Çarşamba

EYLÜL BİTMEDEN



Bu ay hergün 1 elma yiyin

Bir günü abur-cubur günü ilan edin. O kadar elma yediniz değil mi ama.Vicdan azabı çekmeden evde abur cubur partisi düzenleyin.

Otobüsten hergün bir durak erken inin. Yada arabayı biraz uzağa parkedin.

Sonbahar kışa nmeden ayaklarınızın altında yaprakların çıtırtısını hissedin. Haftasonu kaçamağı için geç kalmayın. Sonbahar temalı romantik fotoğraflarda poz verin.

Ona sevdiğinizi soyleyin . En son ne zaman soylediğinizi hatırlamanız kolay olur.

Kışın kasvetine kapılmadan önce guneşli günleri kaçırmayın.Yazlık kıyafetleri son bir tur daha giyip kaldırın.

Dışarıda açık havada güzel bir akşam yemeği yiyin. Hırkanıza sarılıp (varsa sevgilinize de olabilir) yıldızları seyrederken çayınızı yudumlayın.

Restoranda yemek için para lazım diyenlerdenseniz pazar günü herkesten önce kalkıp çayınızı demleyin termosunuzu ve peynir ekmeğinizi alıp en yakın parkta kuşların sesi ve güneşin ilk ışıklarınının tadını çıkarın. Pazar sabahının sessizliği hiçbirşeye benzemez

Ve bunları yapabilecek durumdaysanız varlığınıza ve sağlığınıza şükredin.