Sayfalar

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Para, Para, Para

Çevremde kazancı ne olursa olsun para sorunu bitmeyen pek çok dostum var. Her zaman bir yerlere yapacağı ödemeler yüzünden bir türlü düzlüğe çıkamazlar. Bu arkadaşlarımdan birkaçı düzlüğe çıkmayı başardı. En azından sıfırı yakaladılar. İnsanın sıfırı yakalaması bir sonraki aya borçsuz girmesi çok büyük bir rahatlıktır.



İki yakayı bir araya getiren öneriler:

Kenara ufak bir para koyarak başlayın. Unutmayın para parayı çeker. 

Kenardaki paranızdan kimsenin haberi olmasın. Birikmiş paranın taliplisi çok olur.

Maaşınızı aldığınızda nerelere dağıttığınızın listesini  yapın. Göreceksinizki ufak tefek tutarlar maaşınızın büyük bir kısmını  bitiriyor. Bu ufak tefek şeylere para vermeseniz de hayatınız  gayet  güzel devam eder. Çok büyük bir fark yaşamazsınız. Bu parayla  her ay küçük bir altın almak, ya da baska bir yatirim yapmak asıl farkı yaratır. Sizi daha fazla  güvende hissetirir. Yüreğinize rahatlik  verir.

Acilen taksitli alışverişlerinizi sonsuza  kadar  bırakın. Paranız  varsa  nakit alın.Yoksa paranız olana kadar bekleyin.Para biriktirmenin önündeki en büyük engel taksitli alışverişlerdir. Para açısından önünüzü  görmenizi engeller. Geleceğe borçlanmayın. Kazanmadığınız parayı  harcamayın.

Bir şey alırken yatırım değeri olup olmadığını  düşünün. Çocuklarıma verdiğim bir örnekten çok  hoşlanırım. Her çarşıya  gittiğimizde uçan balon isterler.Onlara  iyi bir yatırım olmadığını  yarın balonlarının söneceğini söylerim .Aynı paraya daha iyi  bir şey almalarını öneririm.

Aldığınız şeyi almanız şart mı? Bir kaç ay sonra aldığınız şey  size ne ifade edecek ? Aynı paraya bir küçük altın almak daha iyi hissettirebilir mi ?

Parayı  sevin. Para elinizin kiri değil. Para kendini sevene gelir. Günden güne paranızın artması size ferahlık verir, parasiz kalma korkunuzu azaltir. Daha da fazla biriktirmek istersiniz. Altınlarınız arttıkça bir tane daha almak için sabırsızlanırsınız.

Yatırım fırsatları parası olmayana gelmez. Kenarda paranızın olması size yaptığınız gereksiz alışverişten daha iyi gelecek. Hiçbir kuruma mağazaya yada bankaya borcunuz olmadığında,  tahmininizden daha çok hafifleyeceksiniz.Yoldaki yürüyüşünüz bile değişecek. Geleceğe daha güvenle bakacaksınız.

Bizi tüketim toplumu yapan, azla yetinmenizi engelleyen, hep biraz daha satın almaya yönlendiren dış etkenleri farkedin. Çocuklarıma söylediğim gibi onlar elimizden paramızı alıp bizi kandırmaya çalışıyorlar. Biz de onlara paramızı vermemek için direnmeli ve kanmamalıyız. 

Bol kazançlı ve tasarruflu günler dilerim

30 Temmuz 2013 Salı

Gülümse

Fotoğraf çektirirken gülümsemeye özen gösteririz. Asık suratlıysak gülümsememiz için uyarılırız. Daha güzel görünmek içindir çabamiz. Diger zamanlardaysa, kendimizi sürekli göremediğimiz icin gülümsediğimizi varsayariz. Anlık fotoğraflarımız çekilseydi acaba nasıl bir ifadeyle yakalanırdık? Düşünsenize gülümsemeyenler suratsız olarak adlandırılır. Bir ağız kıvrımının eksik olması sizin yüzünüzün tamamen olmamasıyla tanımlanabiliyor. İnsanlar sizi duygusuz, sert, acımasız gibi pek cok şeyle suçlayabiliyorlar hem de bunlarla hiç alakanız yokken.



Gülümseyen insanlar çevrelerinde daha çabuk kabul görürler. Sempatik bir gülümsemesi olan birine kötü davranmak ve kızmak neredeyse imkansızdır. Karşınızdaki kişinin gülümsemesi senin varlığını kabul ediyorum ve bu beni rahatsız etmiyor anlamına gelir. Sizi kabul eden ve varlığınızdan memnuniyet duyan birine nasıl kızılabilirsiniz ki.  Gülümsemek sonradan öğrenilebilir. Biraz prova yapmak gerekiyor. Mus gibi  uygulamasi bu konuda da işe yariyor. Gülümsemeniz için mutluluktan uçuyor olmanız gerekmez. Sadece birkaç mimik kasının devreye sokulması yeterlidir. Yani fazla karmasık hale getirmeye gerek yok. Varsın başlarda yapmacık görünsün. Bunu yapmaya başlarsanız bir süre sonra etrafınızdaki insanların da gülümsemeye başladığını göreceksiniz. Çünkü onlar sizin aynanız.  Ve zamanla gözlerinin içi gülen biri haline gelirsiniz.

Nereden mi biliyorum?  Bir zamanlar oldukca soğuk ve ciddi taninan bir kızdım. Herkes tarafindan kendini beğenmişlikle suçlanırdım. Önce etrafimdakilerin selam vermesini bekler, göz teması kurmayınca görünmez olduğumu sanırdım. Değil gülümsemek  epey  yabaniydim kısacası. Aşmam gereken pek çok konu vardı ve ben farkında bile değildim. Meslek hayatına atılmamla bu durum önümde büyük engel oluşturmaya basladi. Sistemin adamı olmadığım icin bu muameleyi gördüğümü ve haksızlığa ugradığımı düşünürdüm. Oysa büyük bir hata yapıyordum.




Gülümseme egzersizleri özellikle de cok yorgun ve gerginken kolay olmuyordu. Gülümsedikçe gerginliğimin azaldığını ve daha iyi hissettiğimi farkettim. Bayagi eğleniyordum kendi kendime. Etrafimdakiler cok sempatik oldugumu söylemeye basladığında daha çok gülümsemeye başladım. Hal hatır sormak da hayatımda çok fark yarattı. Yapmak da yapmamak da çok kolaydı. İnsanlarla iletisim kurmak onların beni sevmesini sağlarken benim insan sevgim günden güne arttı. Bir verdikce on alınan garip bir durumdu. Ve çok büyük bir tatmindi iyi hissettirdikce iyi hissetmek.

İnsanlar mantıklı varlıklar değildir duygularıyla hareket ederler.  Unutmayın asık suratlı bir insanı yargılamak çok kolaydır dünyanın en iyi insanı bile olsa.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Takım Çalışması



Japon Yazar Satoro, “teker teker bir damlayız, hep beraberse bir okyanus” demiş.  Bizim “bir elin nesi var, iki elin sesi “ var deyişi de takım calışmasının gücünü oldukça güzel dile getiriyor. Son zamanlarda fazlaca konusu edilen takım calışmasından bahsedeceğiz bugün. Ancak, okuduğumuz kitaplardan çok, kendi hayatımızdan örnekler vererek konuyu ele alacağız.

 Kardeşim ve ben,  takım calışmasına ilk annemizin karnında baslamışız. İkiz olmanin verdiği avantajla, küçükken kafa kafaya verip, yaramazlıklarımızla annemi az üzmemişiz. Bu konuda annemde de kabahat var. Çünkü bize takım calışmasını ilk öğreten kendisidir.

Olay, üç-dört yaşlarımızda vuku eder. Hergün komşumuzun kızından dayak yiyip, ağlaya ağlaya kendine koşmamızdan bunalan annemiz, bir gün bizi bir kenara çekti. “Artık yediğiniz dayaklardan siz de bıktınız, ben de. Size cok önemli bir sır vereceğim  ve bir daha hiç dayak yemeyeceksiniz” dedi. Heyecanla kulağımızı anneme verdik. Annemin herşeyi bildiğini düşündüğümüz için, artan güvenimizle, bu verdiği sırrı hemen ertesi gün uyguladik.  Ve sonuç, tam da annemin tahmin ettiği gibi oldu. Ertesi gün, ağlayarak annesine giden çocuk ne kardesim ne de ben değildik. Peki neydi annemin bize verdiği bu sir? 

Annemiz bize, belki de o gün ne kadar önemli bir ders verdiğini farketmeden, biraz da komşusunun kulağına gitmesin diye sır olarak şunlari söyledi: ”Güzel  kızlarım, evet ufak tefeksiniz, ve arkadaşınız sizden çok daha iri. Sizi üzen ve size zarar vermek isteyen kişilerin karşısına, iki kardeş birlikte dikilirseniz, çok daha güçlü olursunuz, bir daha da kimse sizi dövemez”

Küçük yaşlarda öğrendigimiz bu dersi, tabiki ileriki yıllarda uygulamaya devam ettik. Okul ve iş hayatında yeni takım deneyimleri kazandık. Sunu öğrendik ki, iki kardeşlik takımımızı kurmakta oldukça şanslıydık, çünkü takımızda sevdiğimiz, iyi anlaştığımız insanlar vardı. Halbuki okulda ve iş hayatımızda, takım arkadaşlarımızı seçme hakkı pek de bize ait değildi. 

Bu durumda aldığımız dersler, nasıl iyi bir takım kurulurdan çok, nasıl elinizdeki takım arkadaşlarıyla iyi bir çalışma yapılır konusunda oldu. Deneyimlerimiz boyunca, bazı takım arkadaşlarımız bizi tamamladı, bazılarından yeni bir şeyler öğrendik ve bazıları da bizi sinirden çıldırttı. Peki, elimizdeki takımla nasıl iyi bir calışma çıkarılır. İşte iyi bir takım çalışması çıkarmak için beş önerimiz:

   1.       Büyük resmi görmek: Bazen küçük detaylara kapılarak, takımımızın bir araya gelme amacını, bizim bu amaca ulaşmak için oynadığımız rolu unutabiliyoruz. Bu günlük iş koşuşturmacasında çok mümkün. Şu e-maile de cevap yazayım, bu telefona da cevap vereyim derken, asıl amacınızı unutmayın ve sizi bu amaca ulaştıracak işlere öncelik verin, bunu takım arkadaşlarınıza hatırlatın. 

   2.       İyi tutum: Tutumla ilgili yazımızı hatırlayın. Takım calışmasında da tutumunuz cok önemlidir. İş arkadasınızın size göre ne kadar az calıştığı, işe ne kadar geç geldiği ya da diğer olumsuz yönlerine takılmayın. Sizin calismalariniz tabiki takim arkadaslariniz tarafindan farkediliyor. Ayrica, şikayetcilikten ve olumsuz yorumlardan de vazgecin. Işte bu takımınızın moralini bozdugunuz icin, onlara yapabileceginiz en buyuk kotuluk olur. Sizin iyi tutumunuz, arkadaşlarınıza da bulaşacaktir.

   3.      İyi liderlik: Sadece takıma lider olarak koyulan kisi degil, herbir takım üyesi iyi bir lider olabilir. Bunun hangi pozisyonda oldugunuzla hic ilgisi yok. Oncelikle liderligin ne oldugunu anlamak ve sonra bunu uygulamakla başlayin işe. Bu konuda okunabilecek guzel bir kitap John C Maxwell’e ait olan “Reddedilemez 21Liderlik Yasası”dir (21 Irrefutable Laws of Leadership).

   4.       Dinlemek: Iyi dinleyici olmak takım calışmasinda önemlidir. Her zaman son sözü siz söylemek zorunda değilsiniz. Hatta yarışmanız gereken konu en çok kimin konuştuğu değil, en çok kimin dinlediği olmalıdır. Dinle Beni başlıklı yazımızda, nasıl iyi bir dinleyici olabileceğinizi okuyabilirsiniz. Takım arkadaşlarınızı duyarak değil, dinleyerek onlarla ilgili bir çok değerli bilgiye sahip olup, onlarla nasıl daha iyi iş çıkarabileceğinize odaklanabilirisiniz.

   5.       Eğlenmek: Okul ve iş hayatım boyunca birçok takımla calıştım. En iyi takım calışmalırını hep keyifle hatırlarım. Çünkü bu takımlarla oldukça zor işleri, hep gülerek ve eğlenerek başardık. Takım calışması, sadece ciddiyetle ve çok calışmakla değil, topluca keyif alınarak yapılırsa sonuçlar çok daha başarılı olacaktır.

Bir inşaat şantiyesinde calıştığım zamanların birinde, takımımla birlikte, oldukça stresli ve yoğun günler geçiriyorduk. Şantiyemiz,  içinde sinema salonu olan bir alışveriş merkezinin oldukça yakınındaydı. Kidemli proje müdürümüz odasından her zamanki gibi oflaya puflaya cıktı birgun. Sonra gözleri aydinlandi ve dedi ki: “Elinizdeki herşeyi birakin. Arabalara doluşup sinemaya gidiyoruz”.  Arabalara gülüşerek doluştuk, hangi filmi izleyeğimize dair tartışarak, güle oynaya sinemaya vardık.Sanirim izlediğim en kötü filimlerden biriydi ama iş hayatımda geçirdiğim en keyifli zamanlardan biriydi o gün. Sadece iki-uç saat işten uzak kaldık, ama takım olarak birbirimize daha da bağlandik, stresimiz uçtu gitti.

Her takımda mükemmel üyeler olmayabilir, elimizdekiyle en iyi sonuçlari almak için gene de caba sarfetmeli, doğru alanlarda enerjimizi harcamaliyiz. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için…

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Eleştirmenin Altın Kuralları

Bazen bir yönetici, bazen aile reisi bazen de bir dost olarak çevremizdeki insanları uyarmak ve eleştirmek zorunda kalabiliriz. Ama bunu yapmak çok da kolay değildir. Büyük bir dirençle karşılaşmayı göze alır, bu durumdan biraz da çekiniriz. Eleştirmeye başlamadan önce attığımız taşın ürküttüğümüz kurbağaya değip değmeyeceğine karar vermeliyiz. Bizim veya karşımızdaki kişinin hiçbir işine yaramayacak eleştirel fikirleri kendimize saklamak en iyisi. Gereksiz yere insanlari mutsuz etmeye ne gerek var.


 Kırıcı Olmadan Eleştirmenin Altın Kuralları:

1- Sen diye söze başlayıp kişiyi eleştirmeyin. Yapılan davranış üzerine konuşun. Kişileri değil davranışları eleştirin. Kişiliğine kimse laf söyletmek istemez. Örneğin seni çok severim, değer veririm ancak şu davranışını doğru bulmuyorum diyebilirsiniz.

2-Sandviç metodu: Soğanı tek başına yemek göz yaşartıcıdır. Ancak yanında ekmek ve köfteyle harika gider. Sandviç metodu da tam olarak böyledir. Kişinin beğendiğiniz bir yönünü söyleyerek başlarsınız. Sonra yanlış bulduğunuz davranışı belirtip güzel bir övgüyle bitirirsiniz. Örneğin "Her sabah mesaisine gelirken bu kadar dakik olan başka birini tanımıyorum bu yönünü takdir ediyorum. Sanırım bu aralar biraz yorgunsun, müşterilerle yaşadığın gerilimin farkındayım. Bunu düzeltmende fayda var. Senin ne kadar çalışkan biri olduğunu biliyorum. Bu durumu çözeceğine eminim. 

3- İşin içine kendinizi de katın. Hiçbirimiz mükemmel değiliz mesajını vermek karşınızdaki kişiyi rahatlatır. Yaptığınız benzer hatalardan bahsedebilirsiniz. Samimiyet ortamın gerginliğini azaltır.

4- Konuyu fazla uzatmadan net bir şekilde söyleyin. Sürekli aynı konuyu açıp gündeme getirmenin anlamı yok. Sorunu ve çözümü bir defada konuşup bitirin.

5-Karşınızdaki iki yaşındaki çocuğunuz bile olsa başkalarının yanında eleştirmeyin. Eleştiriden çok insanların önünde düştüğü durum kişiyi incitir.

6-Eleştirdiğiniz kişiyi dışarıda bırakmayın. Ne yapacağını siz söylemeyin. Bu durumu nasıl düzeltebileceğini kendisine sorun.

7-Eleştiriniz bittikten sonra güzel bir şekilde ayrılın. Dinlediği için, olumlu tavrı için karşınızdaki kişiye teşekkür edin.

26 Temmuz 2013 Cuma

Sözlerin Gücü

İnsanoğlunun yaradılışı gereği kendini önemli hissetme ihtiyacı, acliktan susuzluktan parasizliktan ve pek çok şeyden daha  önemlidir. Daha enerjik ve neşeli hissetmenin yollarından biri de diğer insanlara kendilerini önemli hissettirmektir. Bu sizi daha huzurlu ve mutlu yapar. Stres seviyeniz azalır ve kendinizden daha memnun olursunuz.

Neden?

Hayat enerjimizin önemli bir kısmını bozduğumuz insan ilişkilerini düzeltirken harcamıyor muyuz? İnsanlara istediklerini vermenin size ve çevrenize iyi geleceği aşikar. Enerjinizi insanların yanlışlarını aramak yerine doğru bir şey yaparken yakalamaya çalışmak için kullanın.  Bu cabanin sonuclari, hayatınızı tahmininizden daha çok etkileyecek. İnsanlar daha fazla doğruyu tekrarlamak isteyecekler. Çünkü hepimizin önemli hissetmeye ihtiyacı var.

Olumlu davranışların övülmesinin de bir tarzı olmalı. Övgü bir sanattır. Üc sır vermek isterim.

Bunlardan ilki övgünün sıcağı sıcağına hemen davranışı takiben yapılması, vakit geçtikçe etkinliği azalır.

Ikincisi eleştirinin tam tersine başbaşa değil topluluk önünde yapılması etkinliğini arttırır.

Üçüncüsü neyi övdüğünüzde net olun. Kişilerden çok belli bir davranışı övmelisiniz. Örneğin çocuğunuza ne harika bir çocuksun demek hangi davranışını beğendiğinizi anlatmaz. Odasını çok güzel topladığını söylediğinizde hangi davranışı tekrarlarsa övgü alacağını bilir.

Övgü doğru şekilde yapıldığında çok güçlü bir motivasyon aracıdır. Karşınızdaki kişi bu davranışı alışkanlık haline getirene kadar sık sık övgü devam etmeli. Ancak alışkanlık kazandıktan sonra devamlı övgü tam tersi etki yaratır. Aralıklı yapılması gerekir. İnsanları samimiyetle ve dürüstlükle takdir etmeyi öğrenir ve alışkanlık haline getirirseniz hayatınızda ve iliskilerinizde fark yaratabilirsiniz. Içtenlikle hissetmediğiniz hiçbirşeyi söylemeyin.

En güzel övgünün içinde kişinin ismi olmalı övgünün sebebi açıklanmalıdır. Iltifatın sebebini açıklamazsak dalkavuk durumuna düşebiliriz. Örneğin "Siz çok iyi bir öğretmensiniz bütün öğrencilerle ayrı ayrı ilgileniyorsunuz" gibi. Övgü sizden değil üçüncü bir şahıstan geldiğinde daha etkilidir. Konuşkan bir arkadaşınıza bahsettiğinizde, mutlaka iletmek istediğiniz kişiye ulaşacaktır.Davranışların övülmesi fiziksel özelliklerin övülmesinden daha etkilidir. Buraların en iyi cerrahı olduğunuz söyleniyor övgüsü ile çok iyi bir cerrahsınız ovgusu aynı anlama gelmez. İnsanları övmek onların sizi övmelerinden daha iyi hissettirir kendinizi. Iltifatlariniz bol olsun...

Kaynak: "Sözcükler Mucizeler Yaratır", Kenneth Brawn

25 Temmuz 2013 Perşembe

Hoş Sohbet

Hoş sohbet olmak aslında bir kişilik özelliği değildir, sonradan da kazanılabilir. İnsanlar çok karmaşık varlıklar olmayıp, benzer şekilde düşünür ve hareket ederler. Hepimizin ortak noktası herkesten çok kendimizle ilgili oluşumuzdur. Bu bencil bir davranış değil, yaradılışımızla ilgilidir. Hoş sohbet olmak istiyorsak, bu ise önce kendimizle ilgili konuşmayı bırakarak başlayabiliriz. 
 
Sohbet konusunu seçerken karşınızdaki kişinin ilgi alanları , ailesi, arkadaşları, duyguları, düşünceleri üzerine yönelin. Karşınızdaki kişi  sormadıkça kendi hayatınızla ilgili birseyler anlatmayın. Bunun tek taraflı ve bencilce olduğunu düşünmeyin. İnsan ilişkilerinde başarılı olmak için insan doğasını anlamak gerekir.
 
Simdi, yapilmasi gerekenlerden degil de, yapilmamasi gerekenlerden bahsedelim:

1-Insanları yargılamaktan, hatalarını aramaktan vazgeçin. Hiçkimse eleştirilmek istemez. Karşınızdaki kişi sorsa bile asla, asla ve asla olumsuzu söylemeyin.Kişinin kendisine güvenini kırmayın. Hatta en iyisi hiçbirşey söylemeyin, fikirlerinizi kendinize saklayın. Yıkıcı bir eleştiri ne kadar yapıcı bir amaçla da söylense eleştiren kişiye karşı pek de olumlu duygular hissedilmez.

2- Asla şikayet etmeyin. Şikayet edenleri seven birini görmedim. hiçkimse sizin şikayetlerinizle gerçekten ilgilenmez sizi sadece anneniz dinler, o da mecbur olduğundan.Şikayet ettikçe daha fazla şikayet edecek konu bulursunuz. Kötü bir alışkanlıktır. Bir süre sonra yanınızda şikayet etmeyi seven bir gurupla gezmeye başlayabilirsiniz. Bu insanların büyük kısmı sizi dinlemezler, dinleyenler de bu durumda olmanızdan memnuniyet duyarlar.
3- Güzel birşey konuşmayacaksanız olumsuz düşüncelerden bahsedecekseniz kimsenin içini karartmayın. Hiç konuşmamanız daha iyi bir tercihtir.

4- İnsanların hatalarını düzeltmeye çalışmayın. Hatalı olmayı kimse sevmez. Tartışmaktan vazgeçin. Galip çıkmak aslında bir kazanç değildir.Tartışsanız da sonunda herkes kendi fikrine daha çok inanmış olarak yanınızdan ayrılacaktır. Bir tartismayi kazanmak ve haklı cikmak size arkadas kazandiriyor mu bir dusunun.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Dinle Beni




İnsanları dinleyin. Dinlemeyi bilenler güzel konuşanlardan daha etkilidir. Dikkatimizi bizi ilgilendiren önem verdiğimiz şeylere veririz. Dinlemek kisiye verdiğiniz değerdir. Bir kişiye kayıtsız kalmak,onu dinlememek seni önemsiz buluyorum demektir. Bu kayıtsızlığınız kişiyi daha kızgın ve savunmacı hale getirir.

Iyi bir dinleyici olmanın iki önemli yararı vardır. Birincisi sizi dinleyen insana daha çok güvenirsiniz. Dinlemek güven ortamı yaratır. Dinlediğiniz kişi sizi daha çok sever sizin fikirlerinize daha açık hale gelir. sizi dinlemeye gönüllü olur. İkincisi dinlemek kişinin kendisine verdiği değeri arttırır. sizi ilgiyle dinleyen biri kendinizi önemli hissettirir. Dikkatli Dinlemek kolay bir iş değildir. Bir insanı kesintisiz dinlemek özel bir disiplin, sabır ve konsantrasyon gerektirir. Bunu yapabildiğinizde hayatınızdaki pek çok alanı etkiler.

Etkili Dinleme Nasıl Yapılır?

1- Kişinin yüzüne bakın ve hafifçe öne eğilin

2- Dinlerken dünyada başka hiçbirşey yokmuş gibi dinleyin. İnsanlar sizin aklınızın başka yerde olduğunu anlayacak kadar zekidir. Sıranın size geldiğinde ne söyleceğinizi düşünmekle meşgulken doğru dinleme yapamazsınız. Arada" anlıyorum" , "gerçekten mi?" gibi sözlerle konuşan kişiyi devam etmeye yüreklendirin.

3- Cevap vermeden önce biraz duraklayın birkaç saniye duraklamak hem sizin söylenenleri sindirmenize hem de söyleyeceklerinize toparlamanıza yardım eder. Kişiyi de bölmemiş olursunuz. Belki duraksama sebebi düşüncelerini toparlamak için nefeslenmektir. İnsanın sözü bitmeden araya girilmesi oldukça sinir bozucudur. Biraz duraksadığınızda kişi sözlerini önemli bulup düşündüğünüz için memnun olur. Bu çok büyük bir iltifattır.

4- Sorular sorun. Cevabı evet veya hayır olmayan konuyla ilgili sorular. Hatalı tahminlerdense anlamaya çalışmak daha iyidir. Duyduğunuz ve anladığınız aynı olmayabilir. Özellikle karşı cinsle konuşurken...

Konuşma sırasının size gelmesi için sabırsızlanmayın. Konuştuğunuz zaman tek duyacağınız. bu ana kadar öğrenmiş olduklarınızdır. Dinlediğiniz zaman yeni birşeyler öğrenebilirsiniz.

5- Karşınızdakinin konuşması bitince anladığınızı göstermek için söylediklerini kendi sözcüklerinizle ifade edin.

En onemlisi butun bunlari yapmacik olmadan butun yureginizle yapmaniz.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Sadece Küçük Bir Adım, Kaizen Yolu


Kaizen yolu uzun yıllardır özellikle de Japon şirketlerinde kullanılan bir yöntem. Japoncada "kai" degisim, "zen" ise daha iyi anlamina geliyor. Bir çok iş sektorunde kullanildigi gibi, kişisel hayatta da uygulanabilecek bir yöntem.

İnsanları ürkütmeden iyileştirici  küçük adımlar atmaya teşvik ediyor. O kadar zahmetsiz adımlar ki bunlar yola çıkmak için üşenmiyorsunuz yada ertelemiyorsunuz, sadece  yapıveriyorsunuz.


Örneğin egzersize başlamak için ağır bir program seçmiyorsunuz, tv izlerken 1 dakika yerinizde yürüyüş yapıyorsunuz. Iki gün sonra programınızı  5 dakikaya çıkarıyorsunuz Yavaşça ürkütmeden temponuzu arttırıyorsunuz. Kola içmekten vazgeçmek istiyorsanız, her bardağın dibinde bir parmak bırakmayı deneyin.
Aynı yöntemi sigaranın sonunu içmeyerek deneyip yavaşça azaltabilirsiniz. Bunu yapmak size yapabiliyorum motivasyonunu veriyor ve devam etme gücünü buluyorsunuz. Başarısı garantili birkaç küçük adım. 


Kendi hayatımdan bir ornek de, kendim dahil, ailemin abur cubur yeme alıskanlıklarını değistirmeyi istemem. Attığım ilk basit adim, abur cuburu ulasılmasi zor yerlere koyup, meyve ve saglikli atıstırmaliklari yıkayip, cok daha gorunur ve ulasılır bir yere koymak. Bunu yaptiktan sonra, evden cıkarken oglen yemegi icin cantama bir elma atmak cok daha kolay. Cocuklarım da benden isteme zahmetine dusmeden, bir meyve alıp kendi kendilerine yiyorlar.

Her gün bir konuda ufak bir iyileştirme yapmak birkaç günde olmasa bile uzun vadede büyük sonuçlar doğuruyor.

Yenilik yapmak, aliskanliklari degistirmek o kadar da acımasız ve zorlayıcı  bir değişim olmak zorunda değil. Küçük ve kolay adımlarla da yapılabilir. Çok aptalca gelecek kadar küçük adımlar olabilir. Bir günde sonuç almak gibi bir beklentimiz yok. Adımlar o kadar küçük ki başarısızlığa ve hayal kirikligina uğrama şansınız da  yok.

İnsan beyni değişime direnen hatta korkan bir yapıdadır. Korktuğumuzda beynimiz  kaçacak yer arar. Sınav stresim yüksek olduğunda ders çalışmak yerine sıkıcı tv programlarını izlediğimi hatırlıyorum. Kaizen yolu korkunun etrafından dolaşmamızı sağlar. Cunku küçük  hedeflere ulaşması kolaydır.


Eger bu konu ilginizi cektiyse Toyota'nin Kaizenden esinlenerek olusturdugu uretim sistemine bir goz atmak isteyebilirsiniz. Bizim listemizdeki okumak istedigimiz kitaplar arasinda Toyota Tarzi adli kitap bulunuyor. Okudugumuzda sizlerle paylasacagiz.

16 Temmuz 2013 Salı

Mutlaka Okunmasi Gereken Bir Kitap


Bircok arkadasima onerdigim, herkesin mutlaka okumasi gereken bir kitaptan bahsetmek istiyorum bugun. Dale Carneige’nin , Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı Prensipleri (How to Win Friends and Influence People).

Bu kitap, 1930’larda yazilmasina ragmen, bahsettigi prensipler hala oldukca gecerli. Nihayetinde insanoglu, ne kadar zaman gecse de hala ayni egoya sahip.

Dale Carneige’nin kitabini, en zor projelerden birinde ve oldukca gecimsiz bilinen bir patron ile calisirken okudum ilk. Bu ayni zamanda, ilk cocugumun ikinci dogum gununden hemen onceydi. Anlayacaginiz, deneyimledigim bu yil, cok da kolay bir yil degildi. Iste tam da o siralarda, basarinin sadece cok calismak, ve isyerinde uzun saatler gecirmekle kazanildigini dusunuyordum. Bu sartlarda ki stres seviyemi tahmin edebilirsiniz.

Bu kitabi okududugum zaman, insan iliskilerine yatirim yapmaya basladigim zamana denk gelir. Yeni ilgi alanim, cevremin artmasinda ve iliskilerimin hic olmadigi kadar iyi gitmesinde buyuk fark yaratti.

Acemilik yillarimdaki basari formulum: Basari = Deneyim+is calisma saatleri

Su an inandigim basari formulum: Basari=deneyim + Insan iliskileri + stratejik dusunme yetenegi

Dale Carneige’ye gore, basarinin %15’i teknik bilgi ve deneyim, %85’i ise insanlari idare etme konusundaki ustaliga baglidir. Peki, insanlar nasil idare edilir? O kadar cesitli insan karakteri var ki, hangisine nasil davranmaliyiz? Bu konulara tek tek deginecegiz. Iyi haber su ki, insanlar cok cesitli karakterlere sahip olsa da, Dale Carneige’nin onerdigi bircok metod neredeyse her insan icin gecerli.

Carneige’nin kitabini okumam zaman aldi. Benim icin cok kolay akan bir kitap degildi, cunku kucuk bir kitaba cok fazla bilgi sigdirmis Carnegie. Kitabi okurken ogrendigim her yeni bilgiyi iyice anlamaya calisip, etrafimdaki insanlarda test etmeye basladim. Sonuc aldikca sasirip, daha da bir hevesle devam ettim okumaya. Kitabin en iyi taraflarindan biri de, konularin bir cok ornek’le desteklenmis olmasi.

Kitapta bahsedilen bircok metod oldukca guclu. Bir sonraki yazilarimizda, Carneige’nin onerilerini teknik esaslardan, liderlige, bircok degisik grupta inceleyecegiz. Bizi okumaya devam edin.

Fulya

12 Temmuz 2013 Cuma

KORKU

 
 
"Korkmanız gereken tek şey korkunun kendisidir" diyor Roosevelt. Korku korkulan şeyden daha çok zarar verir. Korkunun tahrip edici gücü kontrol altına alınamadığındanda  felç eder. İnsanın düşünmesini ve mantıklı kararlar vermesini engelleyen bir duygudur. 
 
İnsanların korktukları şeyler nadiren başlarına gelir. Yapılan araştırmalar, korkulan şeylerin %95' inin hiçbir dayanağı olmadığını göstermiştir. Korkularımızın çoğu gerçeklerden değil hayal gücümüzden kaynaklanır. Çıkmamış sorunları çözmeye calışmak kadar mantıksızdır çoğu korkumuz. Karşımıza çıkmasından korktuğumuz sorunlara daha çıkmadan çözüm arama mücadelesi enerjimizi boşa harcatır. 
 
Montaigne in söylediği hepimizin yaşadığıdır aslında.  Eğer ölmekten korkarsak hiçbir zaman huzur içinde yaşayamayız. Korku sizi her zaman yanlış yönlere iter.
 
İnsanların en büyük korkularından biri de hata yapma korkusudur. Bu nedenle güvenli alanların dışına çıkmak istemeyiz çoğu kez.  Bildiğimiz cehennem, bilmediğimiz cennetten iyi gelir. Şikayet etsek de, yaşantımıza hata yapma korkusuyla  devam ederiz. Başarılı  insanlar, başarısız insanların yapmak istemediklerini yapanlardır. Hata yapmak  da bunlardan en önemlisi. "Cesur olan da korkak olan da aynı korkuyu hisseder. Ancak cesur olan korkusuyla yuzleşir" diyor Cus D Amato.

Korku İle Nasıl Mücadele Edilir?

1-Korkunuzu Tanıyın
Bilmemek korkuların asıl sebebidir. Neden korktuğunuzu bilin ve bunu kabul edin bunu bir kağıda yazın yüzleşmek size iyi gelecektir. Kağıda dökmek anlamaya yardım eder.

2- Korkularınız size ne yapıyor?
Korkunu, korktuğunuz şeyden daha çok zarar verdiğini göreceksiniz. Korkunun sizde neleri kısıtladığını yazın. Bırakın korkunuz ete kemiğe bürünsün. Belki o kadar da korkunc değildir.

3- Korkularınızla bağlantılı ufak adımlar atın.
 Topluluk önünde konuşmaktan korkuyorsanız ailenin çocuklarina ufak bir brifing verebilirsiniz.

4-Kontrol Etmeye Çalışmayın
İnsanlar çoğu kez kontrolü kaybetmekten korkarlar. Her zaman herşeyi kontrol edemeyiz. Özellikle de insanları. Onların hareketlerini kontrol etmeye calişmak sizi daha da kontrolden cıkarır ve korkularınız onlara bağımlı hale gelir. Yada elinizde olmayan şeyler icin endişelenmeyin. Çocukken 23 Nisan töreninde yağmur yağacağından korktuğumuz gibi pek cok etkisiz olduğumuz konuya takılırız.  Akışına bırakmaya çalışın.
 
5-Yarın İçin Endişelenmeyi Bırakın
Dünün pişmanlığı, yarının telaşı  bugünü kaçırmamıza neden oluyor. Varılacak yer için koştururken yolculuktan hiçbirşey anlamıyoruz. Yarını da bugünde yaşamayacak mıyız? Yarın geldiğinde biz birbaşka yarın için endişeleniyor olacağız. Hayat bizim planladığımız şekilde akmaz. Olmamış olayların  olma ihtimalleri için  bu kadar kendimizi harab etmesek anı yakalayabiliriz. Korku dolu senaryolar yazmayı bırakın. Geleceği düşünmeyin, o başının çaresine bakacaktır.


 Kaynaklar: John C. Maxwell Hayatınızda Fark Yaratmanın 10 Sırrı, Dale Carneige  Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak

11 Temmuz 2013 Perşembe

Tatil İçin 4 Kitap Önerisi



 

Tatilde zihnim daha bir açık oluyor. Durup düşünebildiğim pek cok an yakalıyorum kafa dinlerken. Yeni fikirler, gelecek planları, hayaller, hedefler...Özellikle de zihnimi rahatlatan iyi hissettiren bazi kitaplari yanima almadan yola cikmiyorum. Beni etkileyen ve tatilde keyifle okunabilecek  kitaplari  ve kisaca iceriklerini paylaşiyorum izninizle.

1. İÇE DÖNÜK KONUŞMANIN GÜCÜ, Shad Helmstetter

Vıdı vıdı konuşup başımın etini yiyen iç sesim bir gün de iyi bir şey söylesen nasıl olur? Kendinize söylediğiniz şeylerin büyük çoğunluğu aleyhinize çalişir. Kendinizi resetleyip yeniden programlamayi ister miydiniz? Başkalarının bize söyledikleri ve kendimize söyledigimiz olumsuzluklarla yanlış programlandık. Yüzlerce kez neyi yapamayacağımızı, neyi başaramayacağımızı duyduk. Bize ne söyledilerse zihnimiz ona şartlandı ve o olduk.


Bu kitapla kendinizle nasıl konuşacağınızı öğrenebilirsiniz. Beni çok etkileyen bir kitap. Kendine söyledigin şeylere dikkat et derim yakin arkadaslarima çok aptalım dediklerinde. Bu kitap en azindan kendinize söylediklerinizi farketmenize yardim eder, zihninizden dakikalar içinde geçen onlarca düşünce ve sözü yavaş yavaş kontrol etme şansı verebilir. Bir tek kitap söyle mutlaka okumam gereken derseniz iyi bir tercih olacaktır.

2. MAKSİMUM BAŞARI, Brian Tracy
Kalın kitaplardan hoşlanıyorsaniz ve benim gibi kitabim bitecek diye üzülenlerdenseniz tam size göre bir kitap. Okurken akliniza pekcok guzel fikir gelebilir. Yeni hedefler koyabilirsiniz kendinize. Gerçekten birkaç kitabın derlenmiş hali gibi. Oldukça detaylı derli, toplu ve okuması keyifli bir kitap. Elinizin altında olması gereken kitaplardan biri. Karmaşık kişisel gelişim kitaplarından biri değil kalın olması sizi ürkütmesin. Evrensel ilkeleri uygulanabilir ve anlaşılabilir sadelikte sunuyor Brian Tracy.

3.GERÇEK ZENGİNLİĞE ULAŞMA SANATI, Napoleon Hill
Napoleon Hillin bir dergide yazdığı ilham veren makaleleri derlediği okuması kolay ve etkileyici bir kitap. Yazilari haftalara bölmüş ve herbiri bağımsız ve birbiriyle alakasız. Açıp ilginizi çeken bir başlıktan okumaya başlayabilirsiniz. Kişisel gelişim kitabı okumaktan hoşlanmayanlar için de iyi bir başlangiç. Güzel örneklerle, hikayelerle rahat okunan keyifli bir kitap. Başari icin güzel tüyolar bulacaksiniz. Belki iş yaşamınızı ve hedeflerinizi size sorgulatabilir.

4.ALTIN BAŞARIYI YAKALAYIN, John C. Maxwell
Liderlik kitaplarında vazgeçilmez bir yazar olan Maxwell'in okuması rahat günlük olarak göz atılabilecek bir kitabi. Yazarın diğer kitaplarından derlemeleri içeriyor. İşle ilgili hedefleriniz varsa yada olmasını istiyorsaniz bir gözatin. Terfi bekliyorsaniz yada bir yöneticilik için aday olmak fikriniz varsa mutlaka okumalısınız. İş görüşmeleri öncesi de güzel bir motivasyon verebilir. Parça parça işlendiği için kolay anlaşılıyor ve üzerinde durup düşünme şansı bulabilirsiniz.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Zaman Yönetimi


Pekçok zaman yönetim tekniği acil sorunlara  çözümler içerir. Kronik ihtiyaçlari ele almaz.  Bu tekniklerin buldugu çözümler uzun vadeli, yaşam kalitesini arttıran şeyler değildir. Mesele yaşam kalitesi ise, yöntemlerden cok sonuçlar önemli. Daha cok işi hizli bir şekilde tamamlamak, doğru olan işi yapmanin yerini tutamaz.

Geleneksel zaman yönetimi bize bu konuda yardım edemiyor. Yaşam kalitesini arttırmanın yolunu bize gösteremiyor. Yeni çağda "olmaktan" cok "yapmakla" ilgileniyoruz. Önemli olan önemli işlere önem vermektir diyor Stephen Covey. Gercekten önemli olan şeylerle, günlük yaşam rutinimizin çakışmaması bizi huzursuz ediyor.

Yaşamınızdaki değisik roller arasında parçalandığınızı hissediyor musunuz? Yasamımızda çektiğimiz acıların çoğu rollerden birinde çok basarılı olurken diğerinden fedakarlık yapmıs, yani dengeyi bozmuş olmamızdandır. Denge" ya/yada" degil; "ve"dir diyor Stephen Covey. Yaşamın ihmal edilmiş alanları bize acı verir. Yaşam bölünmez bir bütündür. Roller arasında parçalanmak  bizi çöküşe götürür. Herhangi bir roldeki başarı yada başarısızlık tüm rollerimiz ve yaşam kalitemiz üzerinde etki yaratır. Bazen işimizde çılgınca calışmamiz gereken dönemler yada hasta annemizle ilgilenmek için işe ara vermemiz gerekebilir. Asıl sorun amacımıza ulaşinca vites küçültmeyi unutmak.

Bazen bir taşla birkaç kuş vurmanın yolunu bulmak gerekiyor. Çocuklarim ve annemle yüzme havuzuna gidip antreman yapmak gibi yollar ariyorum kendime. Kızım bale kursundayken aynı salondaki pilates programina katılmanın yolunu arıyorum. Her zaman mümkün olmasa da, cogu zaman arayan, odaklanan zihin çözümler yaratiyor. Öncelikle rollerimizi tanimlamak gerekiyor. Her rolümüz için bir kaç hedef belirleyebiliriz. Ebeveynlik rolü yada evlatlık rolü gibi bu rollerde bir yada iki hedef ama daha fazlasi değil. Bunlara odaklanarak haftayı planlayabilirsiniz. Kişisel, ailevi, mesleki yada toplumsal roller dahil 7 den fazla rol onerilmiyor. Daha azı da olabilir.

Önemli olan öncelikli işlerinizi planlamak, isleri onem sirasina gore planlamak degil.  Odak   noktanizi acilden önemliye kaydırmalısınız. Çoğumuz yaşamımızı otomatiğe bağlayip yaşam kalitemizin emek vermeden artacağını zannediyoruz.  Tohumu ekip bahçeyi kendi haline bırakırsanız yaşam devam eder ama döndüğünüzde ayrık otlarıyla dolu karmakarışık bir bahçe bulursunuz. Herşeyi kendi haline birakırsanız hayatınızın da başına gelecek budur.

Sadece aciliyetlere gore hareket ederseniz bu size yakın çekimde olduğu gibi sınırlı bir gorüş verir. Sadece tam önünüzdekini görür ve ona odaklanlanırsınız. Büyük görüntüyü kaçırırsınız.. Amacınıza uygun olmayan etkinlikleri planlamanın ne anlami var?

Daha fazla daha iyidir bir yanılgı. Elimizdeki zamana daha fazla sey sığdırmak bize kısa vadede tatminlik hissi verir. Meşgul olmak bize kendimizi önemli hissettirir. Bu meşguliyet, esas olanı gözden kaçırmamiza sebep olur. Önemli olan ama acil olmayan işlerimizi hep erteleriz. Uzun vadede bunun mutsuzluk ve hayal kırıklıgını yaşarız.

Bu önemli işler yatırım değeri olan işlerdir. Ailemiz, mesleki eğitimimiz, fiziksel egzersiz  gibi . Hemen şimdi aciliyeti  taşımazlar. Aralıksız çalan telefona bakmak mı, size yaptığı resmi beğendirmek için bekleyen çocuğunuz mu? Hep acil olani seçip önemli olanı bekletiriz.  Önceliginizi bilirseniz diger programlamalar sirasinda onun icin firsat yakalamaya çalışırsınız. Kızınız öncelikse gazetenizi okurken konuşmak istediğinde biraz sonra demezsiniz. Onun icin hep bir firsat kolluyor olursunuz.

Zaman yönetiminde, gittiğimiz yönden önce hızı onemsemek yılları heba etmekle sonuçlanabilir. 4 saatte Ankaradan İzmir'e gitmek, Antalya'ya varmaya çalişan birini b
asarılı yapmaz.

Hayat kagit uzerinde bir planin olduğu gibi yaşama geçirilmesinden ibaret değildir.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Dip Yapmak, Dipten Çıkmak

Dibe vurduğunuzda orada mutlu bir şekilde yaşamaya devam edenlerden misiniz?

Aslında dip başarının gerçekleştiği yerdir diyor Seth Godin “Dip” isimli kısacık kitabında. Altını çizdiğim kısımları paylaşacağım izninizle. Dip başarının gerceklestiği yerdir deniyor. Başarılı insanlar dipten dışarı sağsalim çıkmakla kalmaz, bütün kuralları değistirip yollarına devam ederler. Dibe battığınızı biliyor olmanız orada kalmanızı gerektirmez. Dibi boyladığınızda vazgeçmek kötü bir fikirdir. Dipten çıkana kadar emeğinizin karşılığını alamazsınız. Eğer bırakacaksanız hiç başlamadan bırakın.

Zamanınız emeğiniz sadece ortalama olmak için israf edilecek kadar değersiz mi? Ortalama olmak da bir tür pes etmektir diyor yazar. Bundan daha iyisini hakediyorsunuz. Dibi olduğu gibi, yani bir fırsat olarak algılarsanız hak ettiğinizi alırsınız.

Çalıştığınız halde ne daha iyiye ne de daha kötüye gidiyorsaniz yine diptesiniz demektir. Bunu farkettiyseniz bir an evvel yakayı kurtarın diye devam ediyor Seth Godin. Hayatınızı daha iyiye götürmeyecek birşeye yatırım yapmanın bedeli oldukça büyüktür.

Cesaret gerektiren işi yapmayi çok az insan seçer. Yaygın olan seçimse bir tadına bakıp bırakmaktır. Gerçek başarı kafayı takanların olabilir. Sıradan olmaksa daha kolaydır.

Dipten çıkmanın ilk adımı orada olduğunu farketmektir. Asıl zor olan dipte o kadar debelendikten sonra vazgeçmektir. Çoktan harcamış olduğunuz enerjiyi israf etmiş olursunuz. Bir kez dipte bıraktınız mı seri bir bırakıcı olabilirsiniz. Kısacası çok işe kalkışıp pek azını tamamlayan biri. Çözüm basit Dipi aşamayacaksanız hiç başlamayın. Bu basit kuralı benimserseniz başlayacağınız yolculuklar konusunda daha dikkatli ve daha seçici olursunuz.

Bedeli ödemeyeceksen enerjini başka şeylere yatır. Birşey almak için birşeyden vazgeçmen gerekir. Sınavı kazanmak için uykundan vazgeçersin, formda kalmak içinse tatlından . Bir şey alırken sevdiğin birşeyi geride bırakabilirsin. Bu da bir vazgeçiştir aslında. Yola çıkarken başarı için vazgeçeceklerine razı değilseniz bir daha düşünün.

Bu arada yazarin guzel bir önerisi dikkatimi çekti. Yeni bir iş arama zamanı, buna ihtiyacın olmadığı andır. Kesinlikle mantıklı geldi bana.

7 Temmuz 2013 Pazar

Nasıl Mutlu Olunur?


Bu sorunun cevabını verecek sihirli bir formülüm yok baştan söyleyeyim. Ancak okuduğum, hatta cok önyargılı yaklaştığım bir kitap beni oldukça şaşırtmıştı . Sonja Lyubomirsky isimli yazarın Nasıl Mutlu Olunur? kitabındaki fark bilimsel araştırmalara dayanıyor olması. Kitapta ilgimi ceken birkaç noktadan bahsetmek istiyorum;
1- Eger yaşamınızda daha mutlu olmaya karar verdiyseniz ve bunun çaba ,kararlılık ve disiplin gerektiren zor bir karar olduğunu anlarsanız mutluluğunuzu arttırabilirsiniz.
3- Mutluluğa giden yol tek değildir. Her birimiz kendimize uygun stratejiyi belirlemeliyiz. Hepimiz kendi tarzımızda bir mutlu olma potansiyeline sahibiz.
4 -Mutluluk kapımızı calacak yada arayarak bulunacak birsey degil kendimizin insa edecegi bir durum
5- Mutluluk daha zengin olmak, daha güzel olmak yada basarılı olmakla gelmez. Yada bunlar gecici bir süre mutlu eder, etkileri uzun vadeli değildir.
6- Sizi neyin mutlu ettigini biliyor musunuz? Mutluluğu yanlış yerde arıyor olabilir misiniz?

Mutluluk sebeplerinin arastırılmasiyla çıkan sonuç şaşırtıcı . Mutluluk düzeyimizin %50 sini belirleyen faktör kalıtımsal olması. Bazılarının yaradılıştan zayıf olmasi gibi, bazıları formda kalmak icin büyük çaba harcarlar. Mutluluk da böyle. Genetik olarak belirlenmiş bir karakterimiz var. Çevremizde yaşam şartları cok iyi olmasa da her zaman mutlu pek çok insan var. Çocuklarımızdan biri bebekliğinden beri cok mutluyken diğeri aynı şartları sağladığimız halde yapısal olarak cok memnuniyetsiz olabiliyor. İki insan aynı çevresel şartlara sahip olsa bile eşit derecede mutlu olamiyor. Bizim mutluluğumuzu sağlayacak sandığımız çevresel şartlar, eş, iş, para gibi faktörlerin etkisi mutluluğumuzu %10 etkiliyor. Güzel bir araba almak yada terfi etmek bir yada iki yıl mutluluğumuzu arttırabiliyor. Neyseki %40 lik kısım çaba ile elde edilebiliyor.

Mutluluk bir secimdir. Dalai Lamanin da dedigi gibi mutluluk mutsuzlugun gitmesine izin vermektir. Ufak seylere fazla abartılı tepkiler vermek yada geçici hazlar peşinde koşmak kalıcı mutluluğu kaçirmamıza sebep olabilir. Bunlarla uğrasırken esas önemli şeylere kayıtsız kalabiliyoruz.

" Kendini kötü hissetmeye takilmak" herseyi birkaç kelimeyle özetliyor aslında. yazdıklarımı okurken "kolaysa yap " diyen pek çok dostumuz olacaktır. Gerçekten kolay değil. Duygusal disiplin gerektiriyor. Ve hergün pek çok bunaltıcı ufak sorun biraraya geldiğinde iyi hissetmek hiç kolay değil. Ancak bir sene sonra bugun yasadiğimiz bunaltıcı olayların birçoğunu hatırlamayacağız bile. Bu kadar önemsizler aslında. Yaşarken hiç öyle görünmeseler de.

Insanın kendini kontrol etmesi yani kendine biraz cekidüzen vermesi icin sanirim bir farkindalik gerekiyor. " DUR VE DÜŞÜN" çok sevdigim bir söz. İnanılmaz bir telaşla çılgınca başı kesik tavuk gibi kendimizi oradan oraya koşarken durdurmak çok kolay degil. Hepimizin yapması gereken pek cok iş var. Bu karmaşada biraz dur ve düşün. Herşey daha kolaylaşacak. Çünkü farkedeceksin. Farketmektir en güzel baslangıç. Neyi arıyorsan dikkatini neye yöneltiyorsan onları görmeye başlarsin bir süre sonra. Sadece yola çık biraz bakınmaya başla. İnanılmaz şekilde aradığın ilgilendigin neyse sana gelmeye başlayacak. Çünkü aramaya başladin, seçici dikkat dedikleri bu. Belki de hep oradaydı ama sen bakmadığın için görmüyordun.



BASİT BİR BAŞLANGIÇ YAPALIM. YARIN İYİ HİSSETMEYE KARAR VERELİM. ŞİMDİDEN GÜNAYDIN, GÜNÜNÜZ AYDIN OLSUN. KARARINIZ HAYIRLI OLSUN...

5 Temmuz 2013 Cuma

Tutum Nasıl Değiştirilir?

Sevmediğiniz bir işte mi calışıyorsunuz? Yoksa hayatınızdaki insanlar size hakkettiğiniz değeri vermiyor mu? Bircoğumuzun hayatımızda tatmin olamadığımız alanlar vardır. Bir önceki Kariyer ve Tutum başlıklı yazımızda tutumun hayatımızdaki öneminden bahsettik. Şimdi ise tutumumuzu nasıl değiştirebiceğimiz üzerinde duracağız.

Hakkettiğiniz başarı ve mutluluk sizi bekliyor. Bu yolculuğa baslamaya hazır mısınız?

İlk önce kabul etmemiz gereken gerçek, tutumumuzun birgun içinde değişmeyeceği. Başari ve isteklerimize ulaşmak sabır, kararlılık ve çok çaba ister. Öncelikle bunu kabul ederek başlamakta yarar var. Işte, adım adım tutum degiştirmenin yöntemleri:

1. FARKINDA OL: Dusuncelerinizin farkina varin. Dusuncelerimiz eylemlerimizi belirler. "Tutum Herseydir, Tutumunuzu Degistirin, Hayatinizi Degistirin" isimli kitabin yazari Jeff Keller soyle diyor: " Bugun bulundugunuz yere sizi dusunceleriniz ve inanislariniz getirdi. Bu noktadan itibaren, ayni dusunceler sizi gelecege tasiyacak. Icinde bulundugunuz durumdan menun degilseniz, dusuncelerinizi degistirmenin tam zamani. Ne dusundugunuz konusunda akilli olun. Farkindalik, olumsuz dusuncelerin kontrol altina alinmasini saglar.

2. İÇ KONUŞMANA KULAK VER: İç konuşmaniza kulak verin, kafamızın içindeki bu küçük sesin bizimle ne alıp veremediği var bilmem ama bizi en acımasızca eleştiren, bazen susmak bilmeden neleri basaramayacağımızı, nelerin mümkün olmadığını defalarca tekrar eden iç sesimizi de eğitmek mümkün. Bunun için oncelikle bu sesi dinleyip, kötü alışkanlıklarını duzeltmeliyiz.

İşte iç konuşmamızda yer değiştirmesi gereken birkaç kelime: Yapamam degil, yaparim, sorun degil, fırsat, problem değil, çözüm, diğerlerinin hatalari değil, iyi taraflari, neyin eksik olduğu değil, size bağışlanan şükredilecek güzellikler.

Tuğba'nin bana önerdigi ve oldukca işime yarayan bir metod, sürekli aklimdan geçen olumsuz beş-on düşünceyi not alıp, olumlu düşüncelerle kağıt üzerinde değiştirmek ve yazdıgım olumlu düşünceleri hergün iki-üç kez sesli okumak. Bir örnek vermek gerekirse, ki bu düşünce hemen hergün yoklar beni, "Çok yorgunum." Bu düşünce şöyle değistirilir: "Oldukca enerjik ve dinç hissediyorum kendimi."

3. İLHAM VEREN KİTAPLAR OKU: Mümkünse sabah ve akşam, 15-20 dakika da olsa size kendinizi iyi hissedirecek kişisel gelişim kitapları okuyun. Özellikle de kendinizi cok iyi hissetmediginizö enerjinizin ve güveninizin düşük olduğu, zamanlar bunu mutlaka yapın. Bunun faydasini kardeşim de, ben de çok gördük.

Bu kitaplar, bize fikir verir, kendimize güvenimizin artmasını sağlar. Birçok seferinde de parmaginizi birturlu üstüne koyamadığınız sorunlarınızı kesfetmenizde ve çözmenize güzel örneklerle yardımcı olurlar. Ben bu kitapları okudugumda genelde aklima bir sürü yeni fikir gelir. Size tavsiyem, bir not defterini yaninizda tutup, bu fikirlerinizi kaydetmeniz. Cünkü ne kadar harika olsalar da, yeni fikirlerimizi kolayca unutmak mümkün.

Kısa bir süre içinde önerdiğimiz kitap listesini yayinlayacagiz.

4. GÖZÜNÜN ÖNÜNDE CANLANDIR:
İstediğiniz başariyi, hayalini kurduğunuz hedefi gözünüzün önüne getirin. Mümkünse o anı her yönüyle hissedin: koklayın, dokunun, tadın, tum duyu organlarınızla yaşayın. Örneğin daha çok tatil yapmak istiyorsunuz, deniz kenarındaki palmiyeleri, dalgaları, kumu güneşi görün, denizin tuzunu tadın, rüzgarı yüzünüzde hissedin, dalgaların hışırtısını duyun.

Ulaşmak istediğiniz her neyse, bunu gözünüzün önüne getirmek, başarılı olma olasılığınızı defalarca artıracaktır. Gözünüzün önüne getirmek dışında, elle dokunulabilir bir hale de getirebilirsiniz. Örneğin, işyerinde ulaşmak istediğiniz pozisyonu, bir kağıda yazıp hergün görebileceğiniz biryere iliştirin. Ben hergün kullandığım bir not defterinin ilk sayfasina yazmıştım. Hergün gördüğüm bu not, hergün hedefime odaklanmamı sağlamıştı ve bir yıl içinde bu pozisyonu elde ettim.

5. OLUMLU İNSANLARLA BİR ARADA BULUN:
Çok yazik ki, olumsuz insanlar her yerde. Sürekli şikayet ederler, sizi eleştirebilirler, dertleri hiç bitmez, hayattaki hersey onlari sinir eder, hep ayni sorunlari size anlatıp dururlar. Her ne kadar, bu insanlara kibarlık yapip, onlari dinlemek istesek de, bu kendimize kötülük etmektir. Bu insanlarla olan ilişkilerinizi en az seviyeye indirin ya da onları da sizinle birlikte tutum değiştirmeye davet edin. Unutmayın, çevrenizdeki insanlar, hayatinizdaki basari ve mutluluk icin çok önemli bir rol oynarlar.

Düşünce tarzınız değiştikçe göreceksiniz ki, etrafinız da sizin gibi olumlu düşünen insanlarla dolmaya başlıyor.

Olumsuz insanlar dışında, sürekli üzücü haberler etrafında dönen medyadan da olabilecek kadar uzak kalın. Medya, bir çok zaman korku ve endişelerimizden para kazanıyor. Buna yem olmamaya calışın. Ben günlük olaylari internet üzerinden gazatelerden takip ediyorum, ama çok üzücü bir başlık gördüğümde okumamaya dikkat ediyorum. Biliyorum ki okursam tüm gün bu kötü haberin etkisinden kurtulamayacağım.

6. DAHA FAZLA GÜL:
Gülmek herkese iyi gelir. Komik bir kitap, benim içinse romantik bir komedi bu konuda cok iyi geliyor. Bir de kahkahası bol arkadaşlarımla vakit geçirmek.



Bunlar bizim işimize yarayan, naçizane fikirlerimiz. Yazdıklarımızın, bir kişinin bile hayatinda olumlu bir etkisi olursa, bizim blogumuz amacına ulaşmış olur. Kolay gelsin.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Ailecek Oynamak İçin Yaratıcı bir Oyun

Geçen kış, oğlumun okulu velileri kaynaştırmak için bir akşam düzenledi. Akşamın amacı aynı zamanda ailelere çocuklarıyla nasıl daha kaliteli ve eğitici zaman geçirebileceklerini göstermekti. Birçok aktivitenin içinde en ilginç bulduğum bir oyundu.

Aileler küçük gruplara bölündü ve her gruba içinde alakasız objelerin bulunduğu kutular verildi. Örneğin bizim gruba düşen kutuda kuru bir dal, bir taş, bir eldiven, bir gözlük, bir havuç, bir kalem, bir kaşık ve hatırlayamadığım birkaç birşey vardı. Çocuklar ve büyükler şaşkınlık içinde bu kutuyla ne yapmamız bekleniyor diye düşünürken, açıklama geldi. Öğretmenlerden biri şu şekilde başladı: Soğuk bir kış günü...daha sonra gruptaki herkese sırayla bir obje seçerek hikayenin devamını bu objeyi dahil ederek oluşturmaları söylendi.

Büyük küçük herkes gülüşmeler içinde hikayenin herkesin hayal dünyası ve yaratıcılığıyla biraraya gelmesini deneyimledik. Çocuklar aileleriyle vakit geçirmekten ve bir hikayenin kendilerinin de yardımıyla ortaya çıkmasından çok keyif aldılar.

Bu oyunu özellikle de çocuklarımızın yaz tatilinde sıkıldık diye şikayet ettikleri günlerde oynamak çok eğlenceli olacaktır. İlk yapmamız gereken, çocuklarımızı televizyonun başından kaldırmak. Ben herhangi bir kutu yerine, çocukların hoşuna gidecek parlak bir kutu kullanıyorum. Siz de isterseniz bir şapka, küçük bir sepet, korsan hazinesini andıran bir sandık ya da çocukların kum kovalarını kullanabilirsiniz. Kutuya konulacak eşyaları bulmayi da çocuklarla bir eşya avına dönüştürebilirsiniz.

Bu oyunun en güzel tarafı, gruptaki katılımcı sayısının sizin isteğinize göre artabilmesi. Yani teyzeler, halalar, dedeler, anneanne ve babaanneler de bu oyuna kolaylıkla dahil edilebilir. Sayı arttıkça obje sayısını da arttırmayı unutmayın.

Hikayelerinizi bizlerle paylaşmak isterseniz lütfen yorum bırakın. Iyi eğlenceler.