Sayfalar

29 Ağustos 2013 Perşembe

Pardon, Adınız Neydi?



Bir insanın kulağına en hoş gelen melodi kendi isminin tınısıdır. Nasıl bir fotoğafta  gözlerimiz önce kendini arayıp buluyorsa, kulaklarımız da algıda seçici davranır. Kendi ismimizi diger tüm seslerden kolayca  ayırır. Yeni tanıştığınız insanların isminizi hatırlaması en güzel iltifattır. Kendimizi önemli hisseder ve karşımızdaki kişiyi daha cana yakın buluruz..

Mesleğimden dolayı, neredeyse hergün yeni insanlarla tanışırım. İsimleri hatırlamakta bir harika sayılmam. Özellikle de aklimda aynı anda çocukları, akşam ne yemek pişireceğimi, en son hazırladığım raporun bugüne bitmesi gerektiğini, dip boyamın geldiğini düşünürken bu detay hep göz ardı edilir. Karsımdaki insanların isimlerini hatırlamanın önemini farkettiğimde, bu küçük ama ciddi sorunu çözmeye karar verdim. Bu sebeple, biraz araştırma yapıp, kendime beş adımda isim hatırlama yöntemleri hazırladım. Hepimizin işine yarayabilecek kolay metodlar...

1.      Kendinizi suçlamayın.
“İsim hafızam çok iyi değildir”, “İsimleri hemen unuturum” gibi tutumlardan hemen vazgeçin. Elbette isimleri hatırlayabilirsiniz. Kendinize bu konuda ne kadar kötü olduğunuzu söyledikçe, düzelmek için çaba sarfetmeyeceğiniz kesin. “Yüzleri hatırlarım ama isimleri hiç hatırlayamam” sıklıkla kullandığım bir bahanedir. Ise öncelikle, kendime ismleri hatırla(ya)mama hakkını  vermekten vazgecerek başlayabilirim.

2.      Dikkatinizi verin.
İsimler konusundaki problem ilk tanışma anıdır. Tanışma anında tek derdimiz kendimizi en iyi şekilde ifade etmek olduğundan isim kısmını atlarız. Genelde, ne söyleyecegimize, nasil hareket edecegimize odaklandigimiz o birkac saniye icinde karşımızdakinin adını kaçırıveririz. Bu telefon konusmalarinda da gecerlidir. Sonra da utanıp, tekrar soramaz araya konuşuruz. Sohbet ilerledikce zor durumda kalmamiz kaçınılmaz. Kişiye hitap etmemek yerine tekrar ismini sormak daha iyidir. Cekinmeyin sorun. Karşınızdakini esas rahatsız eden ismini bilmemenizdir

3.     Tekrar edin.
 Bir sonraki asama, karsimizdakinin ismini cümle içinde birkaç kez kullanmaktır.  “Tanıştığımıza çok memnun oldum Aysel Hanım.” “Ne iş yapıyorsunuz Aysel Hanim?” “Nerelisiniz Aysel Hanim?” Bu arada  tekrar işini abartmayın da, Aysel Hanım kaçarak uzaklaşmasın.

4.      Isimleri bağdastırın.
Bu teknik eğlenceli olabilir. Yeni tanıştığınız kişinin ismini, aynı isme sahip başka bir tanıdığınızla yada bir nesneyle bağdaştırın. Örnegin, tanıştığınız Ayhan Beyin ismini, çok sevdiğiniz ayranla ya da Aylin Hanımı, lise arkadasiniz Aylin’le, Şerif Beyi, Texas şerifiyle vs... . Hatta goz onune getirerek bagdastirmak cok daha etkili olacaktir.  Bu içinizden yaptığınız alıştırma bol bol gülümsemenizi ve daha sempatik görünmenizi de sağlayacaktir.

5.      Bir kağıda yazın
Bütün bunları yaptığınız halde hala zorlanıyorsanız, yeni oğrendiginiz isimleri bir not defterine yazın. Ben bunu, çocuğumun öğretmeni veya müşterilerim gibi isimlerini kesinlikle unutmamam gereken insanlar için uygulamayı planlıyorum. Her yeni ismi bir deftere yazarsam sayfalar dolusu ismin içinde kaybolabilirim.

Bütün bunlara rağmen, karşınızdakinin ismini gene de unutursanız, bir sonraki karşılaşmanızda,  zaman kaybetmeden mutlaka tekrar sorun.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Sevgi Dili



Evlendikten sonra sevgi ve aşkın başına ne geliyor? Sevdiğimiz mukemmel insan evlenince bütün gece horlayan bir kurt adama yada bigudileri ve yüz maskesiyle ortalıkta gezen bir marslıya mı dönüşüyor? Kadın ve erkek nadiren aynı sevgi dilini konuşur. Her ikisi de kendi sevgi dilinde karşısındakine sevgisini ifade eder ancak mesajı anlaşılmaz. Karşısındaki homurdanıp şikayet etmeye devam eder.
Güzel bir iltifat yerine çöpü cikarmasi yeterli olacak koca bir türlü yaranamadığından sikayet eder. Güzel bir sofra ve ütülü gömleklerle sevgisini göstermeye calışan eş, saçını süpürge ettiğiyle kalır. Kendi dilimizde sevgimizi eşimize ifade etmemiz, kör bir Çinliye yol tarif etmekten daha zordur. Bizim dilimizi anlamaz ve mesaj asla yerine ulaşmaz.
Sevginin dili beş çeşide ayrilabilir:

ONAY SÖZCÜKLERİ:
Birkaç güzel iltifat, cesaret veren, yapılanları takdir eden birkaç cümle pek çok kişi için tahmin edilenden daha büyük etki yaratır. "Seni anlıyorum" sözünün kadınların tek beklentisi olduğunu anlayan erkek başını fazla derde sokmaz. Bir kadın size fikrinizi soruyor ve sorununu anlatıyorsa genellikle çözümü biliyor ve sadece onaylanmak istiyordur. Lütfen yapması gerekenleri seçenekler halinde anlatıp neden buna minnettar olmadığını anlamaya çalışmayın. Sadece seni anlıyorum demeniz yeterli.

NİTELİKLİ BERABERLİK:
"Benimle hiç ilgilenmiyor. Bana hiç vakit ayırmıyor.  En son ne zaman yemeğe çıktığımızı bile hatırlamıyorum " diyen birinin sevgi dili nitelikli beraberliktir. Gazeteden burnunuzu çıkarıp gözlerinin en içine bakarak onunla konuşmanızda fayda var. Onu doğru sevgi diliyle sevmezseniz de işinizde harikalar yaratabilirsiniz. İstediğiniz noktaya yalnız mı yoksa onunla mı ulaşmak istediğinizi hatırlamanızı öneririm. Zaman her zaman bulunur. "Zamanım yok" sözünün asıl anlamı" Bu konuya ayıracak zamanım yok" yada "Bu zamanı değerlendireceğim daha önemli işlerim var" demektir. Sevgi dili nitelikli beraberlik olan biri için oldukça kalp kırıcı değil mi?

HEDİYELER:

 Hediyenin anlamı, düşünülmektir. "Hediye almaktan hiç anlamam". "Güzel hediye seçemem." yada "Param yok." bahaneleri sevdiğiniz kişinin dili hediyelerse size hiç iyi gelmez. Üç yaşındayken oğlumun saksıdaki güzel çiçeklerimden hazırladığı buketi  hediye etmesi her anlamda gözlerimi yaşartmıştı. İnanın oğlumun beş kuruş paraya ihtiyacı yoktu ve beni çok sevdiğini daha iyi anlatamazdı. Bu arada kendisi 4 yaşında duzgun konuşmaya başladı. Sevgisini anlatmak için sözlere hiç ihtiyacı olmadı. Yani hediyeler için biraz saksıyı çalıştırmak gerekiyor yani her anlamda. Sadece biraz yaratıcılık...

HİZMET ETMEK:
Bir bardak suyu getirmeyi gurur meselesi yapanlardansanız yada eşiniz eve geldiğinde sofra hazır olmadığında surat asıyorsa ciddi bir sorununuz var demektir. Bazı insanlar hizmet davranışlarını görmediklerinde önemsenmediklerini düşünürler. Güzel bir şarkı durumu özetliyor aslında. "benim için napardın, sobamı mı yakardın, portakal mı soyardın.... diye devam edip gidiyor. Belli ki şarkı sözü yazarının sevgi dili hizmet davranışları. Yani eşiniz çöpü çıkartmadığınız için dünyayı başınıza yıkıyorsa mesajı alın.

FİZİKSEL TEMAS:

Fiziksel temas bazı insanların birincil sevgi dilidir. Onlar için şefkatli bir sarılmanın yerini  en pahalı hediye bile  tutamaz. Eğer güzel bir sırt masajı sevginizi haykırmanızın tek yoluysa kolları sıvayın. "Benden uzak duruyor, elimi bile tutmuyor, çünkü beni sevmiyor." düşüncesi ilişkinizde ilk kırılma noktaları olabilir. 

Karşınızdaki kişinin elini eteğini sizden çekmesine sebep olabilir. Sevip, sevilmediğini düşünmek kadar ızdırap veren şey azdır dünyada. Küçük bir kedi yavrusu bile sütten önce okşanmak isteyerek bacaklarınıza sürünür. Yapılan bir araştırmada hiç dokunulmadan, kucağa alınmadan sadece temel ihtiyacı sağlanan yetimhanedeki bebeklerin ölüm oranlarının diğerlerinden cok daha yüksek olduğu görülüyor. Herhangi bir işlem yaparken çok korkan hastalarımın bazıları elini tutacak birini isterler yanlarında. Neden acaba?

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Kimlik







BEN KİMİM?

SEN KİMSİN?

O KİM?

Biz kimiz? Hepimiz birbirimize çok benzesek de tamamen farklıyız. Birbirimizi anlamamızın en iyi yolu kişilik tiplerini ve nasıl davrandıklarını çözmek. Böylece “insanlar neden böyle davranıyor” sorusundan uzaklaşabiliriz. İnsanları anlayıp, daha az ön yargılı olmayı başarırsak,  insanları suçlamaktan vazgeçebiliriz. Sürekli eleştirel bir kişilik olmak en çok da insanın kendisini yorup kafasını şişiriyor. Tam bir enerji kaybı.

Buyük çoğunluğumuz çok ilgili olmasa da burcunu bilir ve burçların genel özelliklerine iyi kötü aşinadır. Balık burcunun duygusal, ikizlerin geveze olduğundan haberdardır. Ancak 4 temel kişilik tipinden haberdar değildir. Bilse de, bu işyerinde verilen  bir eğitimin ötesine geçemez..
Kişilik tipleri pek çok şekilde isimlendirilse de, hepsinin içeriği aynıdır.

Bu yazımızda insanları, güçlü-klorik, popular-optimist, melankolik ve barışcıl-soğukkanlı  gruplarına ayıracagiz. Çoğu kişi bu gruplardan biri ağırlıklı olsa da ikisini birlikte  taşıyabiliyor. Hele benim gibi ikizler burcuysa her telden biraz çalması mümkündür.

Güçlü Klorik Kişilik Tipi:

Dediğim dedik, çaldığım düdük tabiri en kısa tarifi olacaktır. Müthiş kendine güvenli, lider ruhlu, kararlı, herkesi düzeltip doğru yola sokmaya çalışan dinamik, aktif, hedefleri olan, pratik gerekirse zorla organize eden, kime ne yapacagini söyleyen, zorluklar karşısında yılmayan, güçlü karakterlerdir. Acil durumlarda serinkanlıdır. Genellikle haklıdır ve  insanları idare etmeyi sever.

Popüler Optimist Kişilik Tipi:


Konuşkan,eğlenceli, cana yakın, espirili, çocuk ruhlu, renkli kişiliklerdir. Müthiş bir konuşma yetenekleri vardir. Arkadaşları çoktur, sevilen hayranlık duyulan kişilerdir.İlgiyi üzerlerinde tutmayı severler. Bazen, durumu abartıp insanlara konuşma firsatı vermezler. Çok iyi bir dinleyici değillerdir.Onları cekmece ve çantalarindan tanıyabilirsiniz. Hersey sığıyor ve cekmece kapanıyorsa onlar için yeterlidir. İnsanlarla kolay iletişim kurarlar. Ancak hayatı ve işleri çok ciddiye almazlar. Herzaman yapılacak daha iyi bir işleri vardir. Ertelerler. Zayıf yönlerini kabul etmezler. Biraz çocuksudurlar ve büyümeye de hiç niyetleri yoktur.

Melankolik Kişilik Tipi:

Popüler optimistlerle taban tabana zıttırlar. Mükemmeliyetçi ciddi kişiliklerdir. Dört dörtlük olmayan herşey başarısızdır. Hayatlarında siyah ve beyazdan başka ton yoktur. Cüzdanlarındaki paraların resimleri bile aynı yöne bakar. Dolap ve çekmeceleri çok düzenlidir. Detaycıdırlar. Eğri duran çerçevelere dayanamazlar. Kendilerini yıpratacak kadar titizdirler ve detaylarda kaybolurlar.. Verilen işi mükemmel yaparlar. Ama bazen mükkemmelliğe fazla takılıp işi vaktinde teslim edemeyebilirler. Güzelliğin değerini bilirler, yaratıcı ve analitiklerdir. Dürüst, fedakar, düşünceli insanlardır. Başladiği işi bitirmeden bırakmazlar. Standartları yüksektir.

Barışcıl Soğukkanlı Kişilik Tipi:

Onları herkes sever. Yumuşak başlı ve rahat kişilerdir. Müthiş uyumlulardır. Sessiz, kibar ve hayatla barışık kişilerdir. Hiç aceleleri yoktur. Çoğu kez ağır kanlılıkla suçlanırlar. Zor şartlara dayanıklı, sabırlı, dengeli kişilerdir. Ara bulucu ve sevilen kişilerdir. İyi bir dinleyicilerdir. Kimseye zararları dokunmaz. Durgun ve soğukkanlıdırlar. Ancak değişimden ve zorlanılmaktan hoşlanmazlar. 

Hiçkimse mükemmel değildir. Bütün kişilik tiplerinin zayıf ve güçlü tarafları vardır. Kişilik tiplerinin güçlü yönlerini ortaya çıkarıp faydalanmak kendilerini ifade etmelerine izin vermek, hem iş, hem aile hayatında takım çalışmasını kolaylaştıracaktır. Ancak zayıf taraflarına odaklanıp düzeltmeye çalışmak yapılabilecek en büyük hatadır. Unutmamak gerekir ki hayatta değiştirebileceğimiz tek bir kişi var. O da kendimiz. Bu gerçeği farketmek bizi aynı duvara defalarca toslayıp, hayal kırıklığına uğramaktan kurtaracaktır.

Kendi kişilik tipinizin zayıf tarafını farketmiş olmak bile güzel bir kazanctır. Siz hangi insan tipine kendinizi daha yakın görüyorsunuz?

25 Ağustos 2013 Pazar

Aşk ve Sevgi





İnsanların sevgi dilleri birbirinden çok farklıdır. Ve sevgimizi hep kendi anladığımız şekilde ifade ederiz. Kimimiz sevildiğimizi bir demet çiçekten ve beklenmedik bir iltifattan, kimimiz bir fincan kahve ikramından ve söylediklerimizin dikkatle dinlenmesinden, kimimiz de süpriz bir hediyeden anlarız.

Çoğumuz insanların düşüncelerimizi bildiğini varsayarız. Yada onların ne düşündüğünü bildiğimizi sanıp yanlış yorumlayabiliriz. Hayatta en büyük mücadeleyi de insan ilişkilerinde veririz. Geçmise ait duyduğumuz üzüntü ve kırgınlığın çoğu da bundandır. Hangimiz sevdiğimizi kırıp incitmedik ki? Sevgi geçmisi silmese de, geleceği değiştirebilir. İnsanlar hata yapar. Bununla gurur duymasa da yaparlar. Kin tutup kızarak, aramızdaki hiçbir şeyi düzeltemeyiz.Gerçek ve olgunlaşmış sevgi, yapılan hataların öcünü almak icin pusuda beklemez, anlayışla görmezden gelir ve affeder.

Sonsuz aşk diye birsey var mıdır bilmem ama daim olan sevgi değil midir Aşk bir duygu patlamasıdır, bir içgüdüdür. İki kiside ayni anda başlayıp, bitmesi nadir olur. Bunun sayesinde değil midir? Aşk şarkılarının çoğu aşk acısını konu alır. En uzun aşkın ömrü iki yıl olarak belirlenmiştir. Galiba daha fazlasını da ne kalbimiz kaldırırdı ne de aklı beş karış havada gezdiğimizi gören iş verenimiz. Ve sonrasında bulutların üzerinden inilir, ayaklar yere basar. Mükemmel insanın, insanca hareketleri ve hataları sizi rahatsız etmeye başlar. İçinizden biri eksikleri görmeye başlayınca da duygu patlaması inişe geçer. İşte bu noktada gerçek sevgi sahneye çıkar.

Aşk icin özel bir çaba harcamazsınız, hayattaki tek düşünceniz onu mutlu etmektir. Bunu yaparken fazla kafa yormazsınız, içinizden gelir, tamamen içgüdüseldir. Sevgi ise ciddi çaba ve emek ister. İçinizden gelmese de, pek çok fedakarlık yaparsınız. Bayılarak bütün günü mutfakta geçirmezsiniz yada eşiniz sizin için salonu süpürürken sevinçten uçmaz. Bunu sizi sevdiği, size önem verdiği için yapar. Sevginin yakın dostları, fedakarlık ve sabırdır. Sevgi bir seçimdir ve aşk gibi pat diye hayatınıza girmez. Aşk gibi yersiz ve zamansız gelişmez.

Bir anda gökten düşer gibi başınıza gelen aşk ile fedakarlık ve emekle büyüyen sevgi arasında ki fark budur sanırım. Peki bu kadar büyük bir emek ve fedakarlıkla yetiştirip büyüttüğümüz sevgimizi nasıl bir dille karşımızdakine anlatabiliriz? Yaptığımız bu yatırımın karşılığında hayal kırıklığı ve mutsuzluk yerine, anlayış ve katlanarak artmış mutluluğu nasıl elde ederiz?

Bir sonraki yazımızda sevgi dillerini paylaşacağız ve Gary Chapman isimli yazarın 5 Sevgi Dili Kitabını özetleyeceğiz.


SEVGİYLE KALIN...

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Is Gorusmesinde Sorulabilecek Sorular ve Cevaplari



Bir önceki yazımızda, , is gorusmesinde basarimizi arttiracak taktikler vermistik. Bugün ise, görüşmede sorulabilecek sorular ve bu sorulara nasıl hazırlanabileceğimizden bahsedelim.


Bu sorulara vereceğiniz cevaplara kafa yormadan önce ilk iş, bu soruların size neden sorulduğunu anlamak ve kendi kafanızda aşağıdaki soruların cevaplarını düşünmek olur. En güzeli, bir kağıda, aşağıdaki soruları ve kısa ve özlü maddeler halinde cevaplarınızı yazın.





Bu işverenin öncelikleri nedir? Bu önceliklere göre, şirkete katkınız ne olacaktır?


Siz bu firmanın kültürüne ayak uydurabilir misiniz? Diğer çalışanlarla uyumlu çalısabilecek misiniz? Neden ve nasıl?

Neden bu şirkette çalışmak istiyorsunuz, daha doğrusu gerçekten bu şirket için çalışmak istiyor musunuz? Bu soruyu cevaplayabilmek için,şirketi iyi araştırmış olmanız gereklidir.

Görüşülen diğer adaylardan sizi ayıran özellikler nelerdir. Neden siz?

Yukarıda ki genel sorular karsınıza bir çok sorunun içinde gizli olarak gelecektir. Verdiginiz cevaplarda kesinlikle konuyu dağıtmayıp, karşınizdakinin sizden ne oğrenmek istegine gore cevap verin. Cevabınızı daha bitirmeden, kaybolup gitmeyin.

İş görüsmelerinde bana sorulan, benim de çalısan adaylarına mutlaka sorduğum dört soru ve bu sorulara cevap verirken dikkat edilecek noktalar:


Bu pozisyonu nereden öğrendiniz? Bizim firmamızı daha önce duymuş muydunuz?

Bu sorunun amacı, sizin firmayı ne kadar iyi tanıdığınızı, firmayla olan bağlantılarınızı ve firmanın pozisyonu duyurmaktaki başarısını anlayabilmesidir. Bu soru sorulduğunda, firma ile ilgili iltifatların yapılması ve firmayla ilgili bilgi seviyenizin gösterilmesi için en uygun zamandır.


Tanıdık aracılığıyla görüşüyorsanız, bu tanıdığınızın firmadan ne kadar iyi bahsettiğini söyleyin. Tanıdk aracılığı ile değilse de, firmanın yaptığı projelerden bahsedip, sorular sorun.

Sizi diğer adaylardan ayıran özellikler nelerdir? Neden siz?

Bu soruya önceden hazırlanmak çok önemlidir. Çalışkan olmam, çabuk öğrenmem, vs. gibi genel cevaplar yeterli olmayacaktır. Firmanın neden yeni bir elemana ihtiyacı olduğunu ve önceliklerini düşünün. Siz, bilgi, deneyim, eğitim ve kişiliğinizle nasıl bir fark yaratabilirsiniz.


Birkaç ay önce,yanıma yüksek ihtisasını bitirmek üzere bir öğrenci uğradı. Bütün mezunların ne kadar zor iş bulduğundan, başvurularından iyi sonuçlar alamadığından bahsedip, şikayet ediyordu. Kendi ile ilgili olumsuzluklara ve neden iş bulamayacağına öyle odaklanmıştı ki, kendine güvenini yitirmekle kalmayıp, tüm olumlu özelliklerini aklına bile getiremiyordu.


Sizi diğer adaylardan ayıran özellikleriniz elbette var, ama bazen bunun farkına varmak çok da kolay olmuyor. Bu sorunun cevabını ararken, sakın diğer adayların sizden ne kadar iyi olduğunu düşünmeyin, sadece sizin başvurduğunuz firmaya nasıl yardım edebileceğinizi, potansiyel takımınızı nasıl daha iyiye götürebileceğinizi düşünün.


Neden bizimle calışmak istiyorsunuz? Neden biz?



Bu sorunun cevabını verebilmek için firmayı iyi tanımanız gerekiyor. Eğer ev ödevinizi yaptıysanız, bu sorunun cevabı çok da zor olmayacaktır. Firmanın üzerinde çalıştığı projelerin sizin için çok ilginç olması, yeni deneyim kazanmak ve öğrenmek için ideal bir firma olması, çalışanlara karşı çok iyi tavırlı bir firma olması cevaplarınızdan bazıları olabilir. İş olsun da hangi firma olursa olsun tarzı bir cevap vermek, büyük bir hata olur. Firmayı tanımamak, ağzınızdan ne çıkarsa çıksın, bu cevabı ima etmeniz anlamına gelebilir.


Bize zayıf ve güçlü yönlerinizden bahsedin.


Bu sorudan çok hoşlanmasam da, bu tarz sorular pek çok kez iş görüşmelerimde bana da yöneltilmiştir Güclü yönlerimizi bilmeden hiçbir görüşmeye gitmemeliyiz. Ve cevaplarımızı başvurduğumuz işe ve pozisyonun sorumluluklarına göre şekillendirmeliyiz.

Zayıf yönlerimize gelince, olumsuz taraflarımızdan uzun bir liste yapıp sunmak mantıklı değildir. İş görüşmesi, kendi iç hesaplaşmamızın ne yeri ne de zamanı. Bu soruya öyle bir cevap vermelisiniz ki, bu cevap sizi zor durumda bırakıp elenmenize sebep olmak yerine, karşınızdakinden aldığınız olumlu bir tepkiyle sonuçlansın.

Cevabınız için sadece bir zayıf nokta seçin. Bu zayıflık, tam anlamıyla bir zayıflık değil de, o sırada kendinizi geliştirmeye calıştığınız konulardan biri olsun. İyi bir cevaba bir örnek vermek gerekirse …”İnsanlarla ilişkim iyidir, ancak kariyer hedeflerime ulaşmak icin, insan ilişkilerine daha da fazla öncelik vermeli ve kendimi geliştirmeliyim. Aslında bu konuda çaba sarfetmeye başladım, önerilen xx isimli kitapları okuyarak uyguluyorum ve bu konuda deneyimli arkadaşlarımdan tavsiye alıyorum”


İyi şanslar.

16 Ağustos 2013 Cuma

Başarılı İş Görüşmesinin Sırları




İş görüşmelerinde masanın her iki tarafinda da bulundum. Hem potansiyel işvereni etkilemek için, hem de doğru çalışanı bulmak için ter döktüm. Geçenlerde, yeni mezun genç bir arkadaşım, bir iş görüşmesinden önce bana ne önerirsin diye sordu. Daha sonra da eşim bir iş görüşmesine gitti.  Her ikisine de yaptığım önerileri sizlerle paylaşmak istedim. 





YAPIN

İş başvurusunu bir tanıdık aracılığıyla yapmaya calışın. Tanıdık aracılığıyla yapılan başvurular çok daha olumlu sonuç verir. Cok yakın bir tanıdık olması gerekmiyor ama en azından, etrafınızdakilere bu firmada bir tanıdıkları olup olmadığını sorun. Bazen tanımadığım ama benimle aynı üniversiteden mezun insanlar özgeçmişlerini e-mail atıyorlar ve içten bir şekilde yardım istiyorlar. Ben de ya kendi sirketimin insan kaynaklarina, ya da tanıdığım diğer şirketlere yolluyorum. Birçok insan diğerlerine yardım etmekten keyif alır.

Basvurdugunuz işi çok isteyin.
Kendinizden ve bu işi istediğinizden emin değilseniz, kafanızdaki şüpheler üzerinizde bir bulut gibi dolaşıp, kendilerini karşınızdaki kişiye açıkca göstereceklerdir. Bu işi gerçekten istemiyorsanız, ya da kendinizi bu işe uygun görmüyorsanız, ise alınma şansınız çok düşük. "Yapamam ben bu işi, benden daha iyileri başvuruyordur" gibi düşünceleri de kafanızdan hemen atın.

İşveren ile ilgili detaylı arastırma yapın. Kullanabileceğiniz kaynaklar, işverenin web sitesi, bu firmada çalışan tanıdıklar, bu firmayla iş yapan tanıdıklar,firmayla ilgili google haberleri olabilir. Firma hakkında her çeşit bilgiyi toplayın. Görüşmede firmayla ilgili ne kadar bilgili olursanız, o kadar etkili olursunuz. Bir de neden bu firma için çalişmak istediğinizin cevabını iyi bilin. Firmayı tanımıyorsanız, bu işi neden istediğinizi nasıl açıklayabilirsiniz.


Gülümseyin. Binanın kapısına geldiğiniz an gülümsemeye başlayın. Bu stresinizi de azaltacaktır. İlk karşılastığınız kişi, ister sekreter, ister patron olsun, mutlaka gülümseyerek halini hatrını sorun.


Düzgün giyinin.
Sizi görüşmeye çağıran kişiden daha iyi giyinmiş olmakta yarar var. Benim giyimde dikkat ettigim hususlar, takıdan, makyaja kaliteli görünmek ve kendimi yansıtmak.Asla aşırı dikkat çekici abartılı kıyafetleri tercih etmem. İri mücevher, aşırı makyaj, aşırı parfüm, iddali renkler kullanmamaya dikkat ederim.Ayrıca icinde rahat edeceğim giysiler seçmeye önem veririm. Dikkat çekmeyecek şekilde ama kaliteli bir görünüm vermek en iyisi.

Teşekkur mektubu yazın
. Adaylarla görüştükten kısa bir süre sonra bir e-mail ya da kart almak çok hoşuma gider. Özellikle de mesajlarında, konustuğumuz konular hakkında hatırlatmalar yaparlarsa. Teşekkür mektubunu hemen ertesi gün yazmak faydalı olur. Çok beklemeyin. Faydalandığınız bir görüşme olduğundan bahsedin.


Bir sonraki adımı sorun
. Evde telefon başında günlerce ya da haftalarca çıldırmak istemiyorsanız, görüşme sonunda, bu görüşmeden sonra ne olacağını, ne zaman haber alacağınızı mutlaka sorun. Hatta “sorularım olursa, sizinle bağlantı kurabilir miyim” diye de sorun. Bu kendinizi tekrar hatırlatmak için, haber alamazsanız da arayabilmek icin kapı açar.
 

YAPMAYIN!!!

Karşınızdaki kişinin sözünü kesmeyin. Sabırlı bir şekilde anlatacaklarını dinleyin, dinlerken de gülümseyerek onaylayın. Bir çoğumuz karşımızdakini etkilemek icin öyle bir çaba harcarız ki, karşımızdakinin de bizi etkilemeye çalıştığını unuturuz.

İlk karşılasmada, görüşme yapacağınız kişiye arkanızı dönmeyin. İlk karşılaşma çok önemlidir. Birçok zaman, karşınızdaki insan sizi sevip sevmeyeceğine ilk dakikada karar verir. Bu, ilk tanıştığım insanlarda çok önem verdiğim bir noktadır. Görüşme yapacağım kişi, konferans odasına sonradan gelecekse, seçtiğim sandalye kapının tam karşısında, içeri gelen kişiyle tam yüzyüze geleceğim konumda olmalıdır. Görüşeceğim kişi içeri girer girmez ayağa kalkar, tam yüz yüze olacak şekilde ona doğru döner, gülümser, ona dogru hafifçe eğilip tokalaşırım. Size bir sır daha vereyim, bu ilk karşılaşma sırasında, içimden karşımdaki kişiye “beni çok seviyorsun ve bu işi bana vermek istiyorsun” derim.

Sorunuz var mı dediklerinde hayır, yok demeyin. İş görüşmeleri iki taraflıdır. İşveren sizi mülakat ederken, siz de işvereni mülakat etmelisiniz. Sorunuz var mı diye sorulduğunda, "tüm sorularımın cevaplarını görüşme sırasında verdiniz, o yüzden sorum kalmadı" demeyin. Görüşme öncesinde en az 10 soru hazırlayın. Bazı örnek sorular şunlar olabilir: Kiminle çalışacağım, takımımda kimler var? Kime rapor vereceğim? Bu pozisyonun kariyer gelişmesi nasildir? Bir sonraki adımda ne pozisyona gelinir, 10 yılda, 20 yılda ne olur? Bu pozisyon için ideal bir adayın özellikleri nelerdir? Bu pozisyona alındığımı varsayalım. Bir yıl sonra beni hangi kriterlere gore değerlendireceksiniz? Değerlendirmemi kim yapacak? Ne tür bir projede calısacağım?

Bu işle ciddi bir şekilde ilgilenen ve bu işi çok isteyen bir insanın, potansiyel iş verenine sorusu olmaması imkansızdır. Ancak, hazırlıksız ve bu iş için çok da kafa patlatmamış bir insanın elini kolunu sallayarak hazırlıksız gitmesi ve sorusunun olmaması beklenebilir..

Soruları cevaplamak için düşünmeden atlamayın. İşe alınma kriteri hiçbir zaman bir soruyu ne kadar çabuk cevapladığınız değildir. Elbette dakikalarca düşünüp sonra cevap vermek de mantıklı degil ama kendinize, soruyu anlayacak ve düşüncelerinizi toplayacak kadar süre verin. Hiçbir önerimi dinlemeseniz bile bu öneriyi ciddiye alın, en azından karşınızdakinin sorusunu bitirmesini bekleyin, ve sorulan sorunun cevabını net verin, konuyu dağıtmayın.

Birkaç yıl önce görüştüğüm adaylar içinde bir tanesi o kadar heyecanlıydı ki, hiçbir sorumu bitirmeme izin vermeden hemen cevap vermeye girişiyordu. Üstelik sorularımı sormaktaki amacımı da hiç anlamadan. Son derece sinirlenmiş ve gerilmiş bir şekilde bitirmiştim bu gorüşmeyi. Üstelik, o kadar cok konuşmuştu ki, sormak istediğim soruların yarısını bile soramamıştım.


Umarım bu öneriler, bir sonraki iş görüşmenizde şansınızı arttırır. Baska bir yazimizda da gorusmede size sorulabilecek sorulari ve bu sorulara nasil hazirlanabileceginizi paylastik. Gorusmenizden once mutlaka goz atin.