Sayfalar

8 Ocak 2014 Çarşamba

Amerika Seyahati-1



Gitmek mi zor, dönmek mi?

Geride  sevgili çocularım ve diğer yarim, ileride kavuşmak için sabırsızlandığım, bütün güzel anlarını kaçırdığım küçük sevgililerim, yeğenlerim. Kavuşmak ve özlemek bu kadar iç içe olabilirdi. Sabaha karşı basladığım yolculuğum  4 saatlik rotarın ardında ertesi sabaha karşı tam 24 saat sonra sonlandı. Jet lag olmamanın en güzel yolu uçağa biner binmez saatinizi gideceğiniz yere göre ayarlayıp saat hesabını bir kenara bırakmak ve hostesleri bıktırana kadar su içmek.

En iyi uzun yol arkadaşım dramamine tabletin verdiği uyku haliyle kendimden geçip uyanmam yolculuğun sonunu hemen getirdi.  Sırt çantama bir şal, biraz çerez elma ve yedek kıyafet aldım. Şal almam kabinin sıcaklığı sürekli değiştiği için isabetli olmustu. Uçakta verdikleri ufak battaniye yeterli olmuyor ve surekli hırka giyip cikarmak yanınızda oturanı daraltıyor. Yanınızda kaleminiz olsun Amerika uçuşunda doldurulan gümrük formu için kalem verilmiyor.

Sevgili eniştem yani kardeşim, İhsan beni karşıladığında, nevrim fazla dönmeden vardığım için memnundum. Yanında küçük Kaan'ın beslenme çantasi icinde iki sandviç, bir muz, bolca  su, bolca da Fulya'nin yemeden getirme tembihleri ile eve doğru yola çıktık.

Tesadüf vardığım gün 24 Aralık  noel arefesiydi. Mahalledeki müstakil evler gecenin karanlığını rengarenk ışıklı süslemeleriyle inanılmaz neşelendirmisti. Amerikan filmlerinden fırlamış gibi görünen mahalle her gelişimde içimi yaşama sevinci ve müthiş bir dinginlikle kaplıyor. Ve kavusma anı... Bizim ufaklıklar dayanamamış uyumuş. Valizleri açmadan duramadım Gecenin vakti yufkalar, börekler, baklavalar, fındık, fıstık neler neler saçıldı ortalığa. Farkettim ki kendime sadece bir tayt ve boğazlı kazaktan başka birşey getirmemişim. Zaten bedenlerimiz aynı biraz da alisverişe bahane lazım.

O gece baygın yatmışım. Cocuklar benim yattığım odaya sabah birkac kez tur düzenlemişler. Aslında  hassas olan uykumu bölmek mümkün olmamış, bir çeşit baygınlık sanırım benimki. Nihayetinde, anneleriyle birlikte nefes alip almadığımı kontrole geldiklerinde uyandım. Harika bir kahve kokusu bütün evi kaplamışti uyandığımda. Kahve makinasını çalar saat niyetine kullanıyor bizimkiler, kahve kokusunun davetiyle uyanmak en güzeli.

Kalktığımda arka bahçedeki sincaplara cocukların yemedigi kek ve ekmekler atılıp kuşlar ve sincaplar besleniyordu. Kırmızı kuşlar Woody Woodpecker çizgi filmindeki kahraman ağaçkakan gibi geldi bana. Arka bahçedeki altmış yaşını aşmış çınarın ev sahipliğini yaptığı sincaplara isim bile vermiş bizimkiler. Mister Black, Bay Tombiş bir de tüğlerinin bir kısmını kaybetmiş Yoluk. Hergün kahvaltıdan kalanları yiyen sincaplar yakında göbeklenip agaçtan tepemize düşücekler, doğal dengelerini bozma dediğimde Fulya bunu ciddiye aldi. Ertesi gün sabah kahvaltısı geciken hayvancıkların bekleyişi acıklıydı.



Zamanlamam müthişti ve noeldeki hediye alışverisi benim geldiğim gün bitmişti bizim bildiğimiz gibi 31 Aralikta degil 24 Aralıkta hediye faslı bitiyor. Böylece indirimin indirim oldugu günleri yakalamış oldum. Sabah koşa koşa alisverise gittik tabi ki. Bir sonraki yazımda kısacık ama müthiş keyifli seyahatimden bahsetmeye devam edeceğim.

Resimler icin "TugbaveFulya" isimli Facebook sayfamiza bekleriz.

Hiç yorum yok: